menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Türkiye’de ifade özgürlüğü ve yargı bağımsızlığı

22 5
24.02.2025

Diğer

24 Şubat 2025

Sn. Cumhurbaşkanı 19 Şubat günü partisinin Meclis grup toplantısında yaptığı konuşmada ifade özgürlüğünün sınırlarını çizdi. “Tutarlı, yapıcı, iyi niyetli olması halinde biz de eleştirilere hiçbir zaman kulağımızı tıkamadık ve tıkamayız.” dedi. Bundan çıkan anlam şu: Tutarlı, yapıcı, iyi niyetli olmayan eleştirilerin yapılması iktidar tarafından kabul edilmiyor. Bunlar yargılama konusu olabilir. TÜSİAD’ın eleştirileri bu kategoriye giriyor. Eleştirinin tutarlı, yapıcı ve iyi niyetli olup olmadığına karar verecek olan ise siyasal iktidar.

“Tutarlı, yapıcı, iyi niyetli eleştiri” kriterinin uluslararası ifade özgürlüğü standartlarıyla uyuştuğunu söylemek güç. Örneğin, AİHM’in Handyside/Birleşik Krallık kararında (1976) kabul ettiği ve ifade özgürlüğüne ilişkin her kararında yer verdiği paragraf şöyledir: “İfade özgürlüğü sadece lehde olan ya da zararsız ya da ilgilenmeye değmez görülen haber ve düşünceler için değil, aynı zamanda Devlet’in ya da halkın bir bölümünü inciten, şoke eden ya da rahatsız eden haber ve düşünceler için de uygulanır. Bunlar çoğulculuğun, hoşgörünün ve açık fikirliliğin gerekleridir. Bunlar olmadan demokratik toplum da olamaz.”

Açıktır ki en masum eleştirilerin bile suç oluşturduğu bir ülkede “inciten, şoke eden, rahatsız eden” ifadelerin iktidar tarafından “tutarlı, yapıcı, niyetli” eleştiri olarak görülmeyeceği açık.

İfade özgürlüğü yani düşüncenin serbestçe açıklanması özgürlüğü hakkı, Sokrates’ten bu yana uzun mücadeleler sonucu kazanılmış bir hak. Demokrasinin bel kemiği, litmus kâğıdı. Bütün diğer özgürlüklerin anası.

17. yüzyılda yaşamış önemli bir düşünür olan Spinoza, “Tractatus Theologico Politicus” adlı kitabında şöyle der: “Devletin amacı esas olarak özgürlüktür. Onun nihai amacı hükmetmek, insanlara korku salarak onları avucunun içinde tutmak ve bir başkasının hakkına tabi kılmak değildir. … Bu özgürlüğün baskı altına alınmış olduğunu ve insanların egemen tarafından emredilmedikçe bir şey fısıldamaya bile cesaret edemediklerini farz edelim.” Spinoza’ya göre böyle bir uygulama devleti kaçınılmaz olarak yıkıma götürecektir. Bunun nedeni bireysel özgürlüğe getirilen kısıtlamalar sertleştikçe bunlara karşı gösterilecek tepkinin de sert ve yıkıcı olması.

Spinoza’nın 17. yüzyılda yazdıklarının günümüzde de geçerli olması şaşırtıcı değil. Sayıları giderek artan popülist iktidarların hemen hepsinde ifade özgürlüğü bastırılmış durumda.

Spinoza’dan bu yana ifade özgürlüğü de gelişme gösterdi. Bireysel bir özgürlük olması yanında demokratik bir toplumun........

© T24