Diğer
21 Haziran 2024
Yeni CHP yönetiminin en büyük özelliklerinden biri, siyasetin kapalı kapılar ardından çıkarılıp sokağa taşınması oldu. Emekliler, öğretmenler, çay üreticileri, ezilen gruplar için düzenlenen mitingler, sokaktaki protesto toplantılarına Genel Başkan’ın katılması Türkiye’de siyaset sahnesine yeni bir görünüm, yeni bir hareketlendirme getirdi. Parlamentonun anlamını yitirdiği bir ülkede, sokakta halkla yüz yüze siyaset yapılmaya başlanması elbette çok önemli.
Hannah Arendt özgürlüğün ancak politik eylemle, insanların birlikte hareket etmesiyle gerçekleşebileceğini ileri sürer. Ona göre, siyaset bir iktidar mücadelesi değil, insanların özgürleşmesine olanak tanıyan eylemlerdir. Bu da insanların kamusal alanda birlikte hareket etmelerini gerektirir. Özgür olmak, iktidara karşı durabilmeyi de içerir. Siyasetten kaçarak özgür olunamaz. Halkın siyasete yabancılaştığı bir toplum otoriter-totaliter yönetimlerin yaratmak istediği toplumdur.
Türkiye’yi yöneten, bütün iktidarın tek bir elde toplandığı ve bunu denetleyen fren-denge mekanizmalarının bulunmadığı otoriter bir rejimde özgürlükten söz etmek kolay değil. Kamusal alan giderek daralmakta, siyaset halktan uzak bir güç mücadelesiyle sınırlanmakta, rant siyasetin amacı haline gelmekte. Böyle bir ortamda siyaseti sokağa taşımak, mevcut siyaset parametresini reddetmek, onun yerine başka bir siyaset anlayışını uygulamaya koymak anlamını taşıyor. Bu siyasetin başarılı olması önemli. Ancak Türkiye’de demokrasinin inşası sadece mevcudun reddiyle sınırlı kalmayıp aynı zamanda yeninin inşasını öngören bir programın topluma sunulmasına bağlı.
Özgür Özel mücadele ve müzakerenin birlikte ele alınması gerektiğini, normalleşmenin ancak böyle sağlanabileceğini ileri sürüyor. Ancak mücadele ile müzakere birbirlerinin karşıtı. Mücadele genişledikçe müzakere alanı daralacak. Ya da tersi. İktidarın son zamanlardaki uygulamalarına bakılırsa, mücadele alanının genişlemesi kaçınılmaz. Müzakere alanının genişlemesi için iktidarın yeni adımlar atmasına gereksinim var. Örneğin, iktidarın sokağa çıkarak direnme hakkının kullanılmasını tanıması gerekir. İtaatsizliğin suç sayıldığı bir ülkede itaatin meşruiyetinden de söz edilemez.
Türkiye’de toplantı ve ifade özgürlüğünün güvence altına alınmasına gereksinim var. Toplantı özgürlüğü kamusal alanda insanların bedenlerini ortaya koyarak bir düşünceyi kolektif olarak ifade etmeleri. Hükümetin bu özgürlüğü korumak ve şiddet içermeyen bir toplantıya hiçbir şekilde müdahale etmeme yükümlülüğü bulunmakta. Polis toplantı yapan insanları göz altına alma, toplantıyı şiddet kullanarak dağıtma gibi hukuka aykırı eylemlere başvurmamalı. Sokaklar polise karşı korunmalı.
Sokak siyasetinin aktörleri, hak taleplerini ileri sürecek olanak bulamayanlar, yurttaşlık haklarını kullanamayanlar, ekonomik, ya da başka nedenlerle kamusal alanda temsil ve ifade özgürlüğünden yoksun bırakılanlar, sesi duyulmayanlar. CHP’nin sokak siyaseti bu kitleleri örgütlediği ve siyasal bilince sahip olmalarını sağlayarak siyaset sahnesine soktuğu ölçüde başarılı olacaktır.
Sokak sadece itiraz hakkının kullanıldığı, insanların muhalefetlerini toplu olarak ifade ettikleri bir alan değil, aynı zamanda ortak çıkarların konuşulduğu, bir dayanışma ağı kurulduğu ve bir ortak kimliğin oluştuğu bir mekandır. İnsanların bir şeyleri değiştirmek için bir araya geldikleri bir siyasal mücadele alanıdır.
Sokak siyasetinde örgütlenme gevşektir. Gezi’de olduğu gibi sokakta spontane eylemler aniden gelişebilir. Sokak siyasetinin bu........