menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Ne yapmalı?

40 12
25.08.2024

Diğer

25 Ağustos 2024

Bizi kötü günler bekliyor. Sadece son günlerde olup bitenler bu yargıya varmak için yeterli. Instagram'a getirilen erişim yasağı, arkasından bir sokak söyleşisinde bu yasağı eleştirdiği için halkı kin ve düşmanlığa tahrik suçundan tutuklanan Dilruba, arkasından TBMM'de iktidarı eleştiren bir konuşma yapan bir milletvekilinin uğradığı yumruklu saldırı, arkasından seçilmiş bir milletvekili olan Can Atalay'ın AYM'nin açık kararına karşın cezaevinde tutulmaya devam edilmesi.

Bütün bu işlemlerin ortak özelliği, hepsinin ağır hukuk ihlalleriyle sakat olması. Bir başka ortak yanları ise hepsinde birilerinin susturulmak istenmesi ve demokrasinin temel direği olan ifade özgürlüğünün ihlal edilmesi. Anlaşılan o ki kamuoyu yoklamalarında CHP ile AKP arasındaki makas açıldıkça, siyasal iktidar hukuk ile bağlarını iyice kopararak güce dayanan baskıcı bir siyaset izleme yoluna girdi. Hiçbir hukuksal dayanağı olmayan keyfi önlemlerle ifade özgürlüğünü halkın bilgilendirilme hakkını ihlal etmekte bir sakınca görmüyor. Sadece neyi söylemenin yasak olduğunu değil, aynı zamanda ne düşünülmesi ve söylenilmesi gerektiğini de bu baskıcı önlemlerle topluma dikte ediyor. Bunun için sosyal medya, sokak, Parlamento susturulmak isteniyor.

İfade özgürlüğü yani insanların düşündüklerini serbestçe söyleyebilmeleri, söylemlere devlet karşısında bir özerklik kazandırır. Devletin demokratik olmak gibi bir iddiası varsa, söylem devlete yönelen bir eleştiri olsa bile, devlet bunun serbestçe ifade edilmesini güvence altına alır.

İfade özgürlüğünün demokrasilerde başka bir önemli görevi daha vardır. Siyasal yaşamda ve kamusal alanda gerçeğin ortaya çıkmasına yol açar. Gerçeği söylemek cesareti otoriter rejimlerle yönetilen ülkelerde en önemli demokratik mücadele aracıdır. İktidara gerçekle karşı gelme hakkının kullanılması otoriter rejimleri çok rahatsız eder. Bu rejimlerde iktidar ne derse, gerçek odur. Halkın neyi bilmesi, neyi bilmemesi gerektiğine iktidar karar verir. Bu amaçla otoriter rejimlerde bir de propaganda bakanlığı kurulur. Bu bakanlığın işlevi, halka rejimin kendi gerçeğini iletmektir. Örneğin, Nazi Almanyası'nda propaganda bakanı Goebbels şöyle der: "Gerçeklik gerçekten olan şey değil, benim sana tekrar tekrar anlattığım şeydir. Halkı bir zeytin dalı satın almaya da, bir savaş satın almaya da aynı sürede ikna edebiliriz." Goebbels şunları da söyler: "İnsanların beyin tembelliğini gördükçe her istediğimizi yapabiliriz." Ya da "yalan söyleyin mutlaka inanan çıkacaktır. Olmazsa, yalana devam edin."

Propaganda bakanlarının amaçlarını gerçekleştirmeleri için toplumda gerçeği söyleme cesaretine sahip insanların susturulması, sessiz bir toplum yaratılması gerekir.

Yazılı ve görsel medyayı büyük ölçüde kontrol eden AKP iktidarında sokak ve sosyal medya bu kontrolün dışında kalmakta. Dilruba'nın sokak söyleşisinde yaptığı son derece masum bir eleştiri nedeniyle tutuklanması, sokağın da kontrol altına alınması ve susturulması çabasının bir sonucu. Bu bakımdan Dilruba'nın hukuka aykırı bir biçimde tutuklanması, Türkiye'nin demokratiksizleştirilmesi sürecinde yeni bir aşama oluşturuyor. Öte yandan TBMM'de bir milletvekiline yapılan yumruklu saldırının iktidar cenahından genel bir onay görmesi, alkışlanması endişe verici. İktidarın gerektiğinde şiddete başvurarak muhalefeti susturma iradesini ortaya koyuyor.

Demokrasiyi başka siyasal rejimlerden ayıran en büyük özelliği, eleştiri hakkı. Anti-demokratik rejimlerden farklı olarak demokrasiler iktidara boyun eğmeyi güvence altına almaz. Tersine iktidarı eleştirmeyi, hatta gerektiğinde iktidara başkaldırmayı güvence altına alır.

Bütün bu olup bitenleri, baskının giderek artmasını, özgürlüklerin kullanılmasına getirilen yasakları sona ermekte olan bir iktidarın çırpınışları olarak görmek olanağı var. İktidar kendi yarattığı sorunlara çözüm getiremeyince, sorunları halktan saklamayı iktidarı sürdürmenin tek yolu olarak görüyor.

Bu durumda ülkenin demokratik güçleri ne yapmalı? Seçenekler çok açık: Ya susacağız, iktidarın baskıcı gücüne boyun eğip sessiz bir toplum olacağız, iktidarın gerçekleriyle yaşayacağız, ya da bir demokrasi mücadelesi vereceğiz. Gerçekleri söyleme cesaretini göstereceğiz. Bu iktidara........

© T24


Get it on Google Play