Kürt sorununun barışçı çözümü
Diğer
07 Ocak 2025
Sn. Bahçeli’nin açılımı, Kürt sorununu sıkıştığı şiddet sarmalından çıkarmak bakımından önemliydi. Ama “Kürt sorunu yoktur, terör sorunu vardır” deyince, bu kere Kürt sorunu terör çıkmazına sıkıştı, PKK’nın silah bırakmasına indirgendi.
Tam bu sırada bini aşkın imzalı barış çağrısı geldi. 14 Aralık’ta basına açıklanan barış çağrısını imzalayanlar: “Kürt sorunu vardır. Buna çözüm bulmak gerekir” diyordu. Sivil toplumun barış çağrısı, Kürt sorununa yeni bir soluk getiriyordu.
Sn. Bahçeli’in açılımı ile sivil toplumun barış çağrısı arasında önemli farklar var. Bir kere, sivil toplumun çağrısı barışçı çözüm bulmaya yönelik bir müzakere sürecinin başlamasını öngörmekte. Bahçeli ve onu destekleyen Cumhurbaşkanı ise böyle bir süreci reddetmekte. İkincisi, barış çağrısını yapanlar Kürt sorununa bir genel demokratikleşme çerçevesinde çözüm bulunacağına inanmakta. Sn. Bahçeli ve Sn. Erdoğan’ın böyle bir niyeti olmadığı gibi, Kürt açılımının demokrasiyle bağdaşmayan, seçilen belediye başkanları yerine kayyım atamak gibi önlemlerle birlikte yürüyebileceği görüşündeler. Üçüncüsü, Sn. Bahçeli’nin ve Sn. Erdoğan’ın acelesi var. Öcalan’ın hemen bir çağrı yapmasını ve PKK’nın kısa sürede silahları bırakmasını istiyorlar. Oysa barış çağrısı yapanlar bir müzakere sürecinin başlamasının ve bir sonuç alınmasının belirli bir süre alacağının farkındalar.
Sn. Bahçeli’nin açılımının bir inandırıcılık sorunu var. Kamuoyu açılımın asıl amacının Sn. Erdoğan’ın adaylığını sağlamak ve iktidarını uzatmak olup olmadığını soruyor.
Kürt açılımı belirsizliklerle dolu. Öcalan, PKK’ya silah bırakma çağrısı yapar mı? Yaparsa Kandil buna uyar mı? Uyarsa neyin karşılığında uyar? Denklem, PKK silah bıraksın, bunun karşılığında Öcalan cezaevinden çıksınla sınırlıysa, Kürt sorunu dediğimiz sorun ne olacak? Böyle bir sorun yoksa neden bu çatışma 40 yıldır sürüyor, binlerce insan neden öldü? Kürt sorununun bir parçası da Rojava Kürtleri. Rojava Kürtleriyle barış yapmadan içerde barış gerçekleşebilir mi?
Soruların yanıtlarını zaman verecek. Zaman içinde açılımın nereye evrildiğini göreceğiz. Kesin olan o ki cin şişeden çıkmıştır. Yeniden şişeye koymak olanağı yoktur. Bundan böyle Kürt sorununun geleceğini kararlaştıran faktör, silahlı çatışma olmayacaktır. Devlet, Kürtler, siyasal partiler, sivil toplum, Rojava Kürtleri hepsi bu yeni kurulan sahnenin oyuncuları.
Belirsizliklerin egemen olduğu bu sahnede sivil toplum önemli bir rol oynama olanağına sahip. Süreci dar bir silahsızlandırma ekseninden çıkarıp barışçı çözüm eksenine oturtmak sivil topluma düşmekte. Demokratik toplum örgütleri, bir müzakere sürecinin başlatılmasında olduğu kadar, müzakereler başladıktan sonra da etkili bir rol oynayabilir. Taraflar arasında uzlaştırıcı, arabulucu olabilir. Müzakere masasına çözümü kolaylaştırıcı yaratıcı öneriler getirebilir. Toplum ile siyasal aktörler arasında iletişim sağlar.
Binlerce kişi tarafından imzalanan çağrı metni sivil toplumun böyle bir rol oynama iradesini ortaya koyması bakımından önem taşımakta. Kürt sorununun barışçı çözümü sadece devlete bırakılmayacak kadar önemlidir.
Güney Afrika örneğinde, Apartheid döneminin son başkanı ve Nelson Mandela ile birlikte Nobel Barış Ödülü’ne layık görülen F.W. de Klerk, Güney Afrika müzakerelerinin üç aşamalı olduğunu söylemişti:
Birinci aşama, cezaevindeki Nelson Mandela ve sürgündeki Afrika Ulusal Kongresi’yle istikşafi görüşmeler. İkinci aşama, müzakere önündeki engelleri........
© T24
