menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Barış ve demokrasi sınavı

21 1
07.03.2025

Diğer

07 Mart 2025

Beklenen an gelmişti. Saatler 17’i gösteriyordu. İstanbul’daki otelin balo salonu hıncahınç doluydu. Kürsüde oturan İmralı Heyeti’nin arkasındaki duvarda Türkçe, Kürtçe ve İngilizce olarak yazılı “Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı” toplantıyı özetliyordu.

Toplantının yöneticisi Meclis Başkan Vekili Sırrı Süreyya Önder’di. Barış umudunun altını çizen güzel bir konuşma yaptıktan sonra sözü Ahmet Türk’e bıraktı. Ahmet Türk çağrı metnini Kürtçe okudu. Sonra Pervin Buldan Türkçesini. Salonda bir alkış koptu. Zılgıtlar çekildi.

Barış çağrısının yaşam boyu müebbet hapse mahkum olan PKK lideri tarafından kaleme alınması, yaşamlarının bir bölümünü Kürt sorunu nedeniyle cezaevinde geçiren, halkın seçtiği belediye başkanlığı görevini yerine getirmesine izin verilmeyen kişiler tarafından okunması, devletin Kürt politikasının çarpıklığını gösteriyor. İnsan ister istemez parti kongrelerinde Öcalan lehine slogan attıkları için tutuklanan Kürt gençlerini ya da yurt dışındaki bir Kürt ile konuştuğu için tutuklanan, yerine kayyım atanan Esenyurt Belediye Başkanı’nı anımsıyor.

İstanbul’daki bir otelin balo salonunda düzenlenen toplantı bir basın toplantısından çok bir törendi. Bu törende bir halkın kimliğinin ileri sürüldüğü, bu kimlikle ve eşit vatandaş olarak tanınmasını kamusal alanda açıkça talep edildiği bir Türkiye görüyorduk.

Çağrı metnine Kandil’den olumlu yanıt geldi. Şimdi PKK’nın kongresini toplayıp çağrı metninde belirtilen hususları uygulaması bekleniyor.

Çağrı metnini sadece silahların bırakılması ve PKK’nın feshedilmesi olarak okumak, geri kalanını görmemek yanlış olur. Çağrı metninin okuması bittikten sonra Öcalan’ın yapılmasını istediği ekleme, silahların bırakılmasıyla demokrasi arasında kurulan bağlantıyı açıkça ortaya koyuyor. Öcalan’ın sözlü olarak eklenmesini istediği ifade şöyle: “Pratikte silahların bırakılması ve PKK’nın kendini feshi, demokratik siyaset ve hukuki boyutun tanınmasını gerektirir.”

Bu ifadenin metinde yer almama nedeni olarak Hükümet’in silahların bırakılmasını bir koşula bağlamamak yolundaki tutumu gösteriliyor. Oysa çağrı metninin temel ekseni demokrasi ve barış. Metnin adı da zaten “barış ve demokrasi”. İkisi arasındaki bağlantı çağrı metninin neredeyse her paragrafında vurgulanıyor. “Demokratik toplum ihtiyacı kaçınılmazdır. PKK’nın güç ve taban bulması, demokratik siyaset kanallarının kapalı olmasından kaynaklanmıştır.” “Kimliklere saygı ancak demokratik toplum ve siyasal alanın mevcudiyetiyle mümkündür.” “Cumhuriyetin ikinci yüzyılı ancak demokrasiyle taçlandırıldığında kalıcı ve kardeşçe bir sürekliliğe sahip olabilecektir... Demokratik uzlaşma temel yöntemdir.”

Çağrı metninde bu ifadeler yer almasa bile, demokratik bir ortam olmadan barıştan söz etmek olanağı var mı? Demokrasi olmadan barış olabilir mi? Bir yandan seçilmiş belediye başkanları yerine kayyım atayacaksınız, ifade, toplantı özgürlüklerini ortadan kaldıracaksınız, yargı eliyle muhalifleri cezaevine koyup susturacaksınız, ülkede terör ve baskı ortamı yaratacaksınız, öte yandan........

© T24