menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

AİHM ile ilgili yeni gelişmeler

19 4
05.11.2025

Diğer

05 Kasım 2025

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM), Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) yorumunda ve uygulamasında çok yaygın bir biçimde kullandığı iki kavram “takdir yetkisi doktrini” ile “ikincillik ilkesidir.” Bu iki kavram, son zamanlara kadar Sözleşme’de zikredilmemişti. AİHM’in kararlarıyla içtihada yerleşmişti.

Takdir yetkisi, devletin Sözleşme’de yer alan bir hakla ilgili olarak bir eylemde bulunduğunda belirli bir takdir yetkisine sahip olmasıdır. Bu doktrin, AİHM tarafından ilk kez Handyside / İngiltere (1976) davasında kullanıldı. Ancak bu kararda da belirtildiği gibi devlete bırakılan takdir yetkisi sınırsız değildir. AİHM’in denetimi altındadır.

Takdir yetkisi hakkının niteliğine, olayın bağlamına göre değişir. Örneğin, yaşam hakkı ya da işkence yasağı konusunda devletin takdir yetkisi yoktur. İfade özgürlüğüyle ilgili olarak, siyasal kişilerin eleştirilmesinde ya da basın özgürlüğüyle ilgili konularda devletin takdir yetkisi çok dardır. Buna karşılık genel ahlak, ticaretle ilgili konularda devlet geniş takdir yetkisine sahiptir.

Takdir yetkisi tartışmalı bir doktrindir. Geniş bir biçimde yorumlandığında AİHM’in sorumluluğu üzerinden atmaya çalıştığı şeklinde anlaşılabilir. AİHM’in bu konudaki uygulamalarının istikrarlı olmaması da bu tür eleştirilere yol açmaktadır. Tanınmış İngiliz hukukçusu Lord Lester takdir yetkisi öğretisi için “yılan balığı gibi kaygan” demekte.

İkincillik ilkesi de AİHM’in kararlarına yön veren önemli bir ilkedir. Bu ilke, Sözleşme’de yer alan hak ve özgürlüklerin koruması bakımından AİHM’in ikincil bir role sahip olduğunu belirtmekte. Bu ilke gereğince Sözleşme’deki hak ve özgürlüklerin uygulanmasına ilişkin sorumluluk öncelikle ulusal makamlara aittir. Ulusal makamlar sorumluluklarını Sözleşme’ye uygun olarak yerine getirmezlerse o zaman AİHM devreye girer. AİHM’in ikincil rolünü Sözleşme’nin 1, 13, 35. Maddelerinde bulmak olanağı vardır.

Bu iki kavram Sözleşme’de açıkça ifade edilmemiştir. Ancak Sözleşme’de değişiklik yapan 15 sayılı Protokol’ün 2021 yılında bütün taraf devletlerce onaylanıp yürürlüğe girmesiyle, Sözleşme’nin girişinde bu iki kavrama açıkça yer verildi. Bu kavramların Sözleşme’ye girmesi bir dönüm noktasıdır. Bu değişikliğin uzun bir öyküsü vardır.

Sözleşme, 1953 yılında yürürlüğe girdiğinde, insan haklarının korunması bakımından büyük bir adım olarak görüldü.

“Taştaki mücevher” olarak nitelendirildi. AİHM’in kararlarındaki ilkeler, birçok devletin iç hukukunu etkiledi. Kararlar erga omnes yani davaya taraf olmayan devletler için de geçerli oldu. Sözleşme’nin bir Avrupa anayasası olduğu görüşü benimsendi.

Ancak 2000’li yıllarda AİHM’e verilen destek değişmeye başladı. Bir yandan Avrupa’da muhafazakâr partilerin iktidara gelmesi, öte yandan AİHM’in önüne gelen kritik davalardaki kararları, devletlerin Sözleşme’ye taraf olmakla egemenliklerinden........

© T24