Ankete inanma, anketsiz kalma

Diğer

T24 Haftalık Yazarı

14 Temmuz 2024

Geçtiğimiz günlerde Avrupa, iki kritik seçime ev sahipliği yaptı. İlk olarak 4 Temmuz'da İngiltere'de yapılan seçimde İşçi Partisi tarihinde uzun süredir elde etmediği bir başarıyı elde etti, hemen 3 gün sonrasında düzenlenen Fransa'daki ikinci tur seçimlerinde ise sol ittifak yeni halk cephesi seçimi önde bitirdi. Her iki seçimde de ortak olan kazanan partilerin ve/veya ittifakların ideolojik olarak ortaklıkları değil, seçim öncesinde paylaşılan kamuoyu anketlerinin bu seçimlere dair yapmış oldukları projeksiyonda yanılmaları oldu.

İngiltere'deki seçimler öncesi yapılan anketlerle seçim sonuçları kıyaslandığında İşçi Partisi'nin seçimi önde bitirse de seçim öncesi yapılan projeksyonların altında oy aldığı, mecliste olması beklenmeyen Reform Partisi'nin mecliste olduğu görüldü.

Keza yine Fransa'daki seçimlerin ikinci turu için yapılan anketlerin neredeyse tamamında aşırı sağın birinci, sol koalisyonun ikinci, Macron'un üçüncü gelmesi öngörülüyordu. Ancak seçim sonuçları sol ittifakın ilk sırada, Macron'un Ensemble'nın ikinci, aşırı sağın ise üçüncü sırada tamamladığı sonucunu gösteriyordu.

Kamuoyu araştırmaları ile gerçek seçim sonuçları arasındaki uyumsuzluk sadece bu iki seçimle sınırlı değil. 2016 yılında Amerikan Başkanlık seçimlerinde anketlerin çoğu Hillary Clinton'u önde gösterirken, seçimi sürpriz bir şekilde kazanan Donald Trump olmuştu. Yine 2019 Arjantin seçimlerinde de sonuçlar benzer bir ters köşe yaratmıştı.

Aslıda bu uyumsuzluk durumuna ülke olarak biz de pek yabancı sayılmayız. Çok değil, yaklaşık birkaç ay önce yapılan yerel seçimlerde pek çok araştırma şirketinin sonuçlarına göre AKP'nin ikinci parti olması beklenen bir sonuç değildi. Biraz daha geriye gidersek eğer 14 Mayıs 2023 Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde, anketlerin çoğunluğu Kemal Kılıçdaroğlu'nu önde gösteriyor, hatta kimi anketlerde seçimin ilk turda Kılıçdaroğlu lehine tamamlanacağını söylüyordu.

Bu kadar başarısız örnekten sonra akıllarda oluşabilecek olası soruya istinaden bir yanıt vermek gerekirse, elbette anketlerle gerçek sonuçların uyum sağladığı seçimler de mevcut. Haziran 2019 İstanbul seçimi, 2012 ve 2020 Amerikan Başkanlık seçimi gibi.

Ancak bu tutarsızlık hâli, kamuoyu araştırmalarını, özellikle siyasi eğilim/tercih anketlerini, sadece biz de değil, dünya genelinde de aslında tartışma konusu haline getiriyor. Klasik anket yaklaşımının başarısız olduğu, yapay öğrenme bazlı, sosyal medya verilerinden çıkarımlara dayanan farklı alternatiflerin önerildiği pek alternatif mevcut, fakat bunların yayımladıkları makaleler hariç başarısını henüz yeterince ölçebileceğimiz donemiz de pek yok, varsa da açık kaynak olarak paylaşılmadığı söylenebilir.

Yıllardır süregelen bu tartışmanın ben şüpheci tarafında kalmayı tercih edenlerdenim. Anketlerin faydalı bir araç olduğuna inansam da tüm anket sonuçlarına inanmamayı, onları sorgulamayı tercih ediyorum. Birkaç senedir de neden böyle düşündüğümü anlatan yazılar yazıyorum ve bu yazı da onlardan biri olacak.

İlk olarak yazının ilerleyen paragraflarındaki argümanlara temel olması açısından anket nedir sorusunu kısaca yanıtlayalım.

Türkçeye, Fransızcadaki soruşturma, araştırma veya soru sorma anlamına gelen "enquête" kelimesinden geçen anket sürecinde, ilk olarak bir araştırma konusu veya hipotezi belirlenir. Ardından, bu konuya uygun anket yöntemi seçilir. Araştırmanın hedef kitlesine ulaşmak genellikle zordur; örneğin, bir seçim anketinde tüm seçmenler hedef kitledir. Bu geniş kitleden, temsil yeteneği olan küçük bir örneklem seçilir. Sonrasında, belirlenen anket yöntemi ile hazırlanmış sorular bu seçilen gruba uygulanır. Son aşamada, toplanan veriler analiz edilip, sonuçlar raporlanır. "Anket" olarak adlandırdığımız bu işlem dizisi her ne kadar birkaç cümlede özetlenebilse de zaman ve maliyet açısından aksine, oldukça zahmetli ve emek gerektiren bir süreç aslında.

Hazırlanması hem zaman hem de maliyet almasına rağmen bizler, bu anketlerin sonuçlarına çok rahat bir........

© T24