Diğer
28 Mayıs 2024
Değerli T24 okurları, yazmakta olduğum anılarımda yer alacak olan 27 Mayıs 1960 askeri darbesiyle ilgili bölümü sizlerle paylaşmak istedim 64 yıl sonra.
Türkiye 1960 yılının Mayıs ayına büyük bir gerilim içinde girmişti. 28 Nisan günü İstanbul Üniversitesi önünde toplanan öğrencilerin düzenlediği protesto gösterisinde Turan Emeksiz adlı bir üniversite öğrencisinin vurularak öldürülmesi üzerine çok sayıda öğrencinin gözaltına alındığı, kötü muameleye maruz kaldığı, hatta öldürüldüğü söylentileri yayılmıştı. İktidardaki Demokrat Parti’nin bir Tahkikat Komisyonu kurarak muhalefeti yok etmek istemesi bardağı taşıran damla olmuş ve Başbakan Menderes’in iktidarda kalabilmek için her yola başvurabileceği kaygısı yaygınlaşmıştı.
Ben Robert Kolej lisesinde 2 sınıf öğrencisiydim. Bebek sırtlarındaki Robert Kolej, İstanbul Üniversitesi’nin çok uzağındaydı ve farklı bir öğrenci profiline sahipti ama bizim okulda da üniversite öğrencilerinin hedef alınmasını kaygıyla izleyen ve sıra ne zaman bize gelecek diye uykusu kaçan öğrenciler vardı. Ben de onlardan biriydim. Ayrıca annem ve babam da, iktidarın kendine biat etmeyen herkesi düşman saymasından ve öğrencileri hedef almasından dolayı çok tedirgindi ve bu rahatsızlığı bizimle de paylaşıyordu.
26 Mayıs gecesi Bebek’teki evimizde herkes yattıktan sonra bunları düşünürken uykum iyice kaçmış ve yatmam gece yarısını bulmuştu. Tam uykuya dalmıştım ki telefon çaldı. Uyku sersemi ayağa fırladım ve herkesten önce telefonu açtım, sınıf arkadaşım Osman Birder’di bu saatte arayan. Heyecandan titreyen bir sesle “Kurtulduk Osman, kurtulduk”, diyordu. Asker yönetime el koymuş, Demokrat Parti iktidarı devrilmiş ve sokağa çıkma yasağı konmuştu.
Bu telefon üzerine evdeki herkes ayağa fırladı. Babam haberin doğru olup olmadığını anlamak için radyoyu açtı, iktidarı deviren Milli Birlik Komitesi’nin (MBK) ilk açıklamasını az sonra yapacağı anons ediliyordu. Bir süre sonra MBK Üyesi Albay Alpaslan Türkeş’in davudi sesi duyuldu. Türk Silahlı Kuvvetleri ülkede yönetime el koymuştu ve sokağa çıkma yasağı ilan edilmişti.
Türkeş’i dinlerken heyecanlanmıştım. Kendinden yana olmayan herkesi düşman ilan eden iktidarın sonu gelmiş miydi gerçekten? Huzurumuzu bozan ve uykularımızı kaçıran kâbus gerçekten bitiyor muydu? Şimdi ne olacaktı?
Sabahı zor ettik ve ortalık aydınlandığında şaşırtıcı bir tabloyla karşılaştık evimizin bulunduğu Bebek’te. İnsanlar sokağa çıkma yasağına aldırmadan birbirini kutluyor, halk sokağa çıkma yasağını uygulamakla görevli askerlerle sarmaş dolaş oluyordu. Ben de kötü bir rüyadan uyanmanın heyecanını yaşıyordum olan biteni izlerken.
Demokrasiyi hazmedemiyen Demokrat Parti iktidarı bir gecede devrilmiş ve ülkede yeni bir döneme girilmişti. Yönetime el koyan askerlerin ne yapacağı merak ediliyordu. Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran ve kendisi de asker olan Mustafa Kemal’in ülkede sivil bir yönetim kurmak istediği ve askeri siyasetten uzak tutmayı hedeflediği bilinen bir gerçekti. İktidarı ele geçiren askerler bu hedefe sadık kalacak mıydı acaba?
Yönetime el koyan MBK üyelerinin ilk yaptığı iş Demokrat Parti’nin hukuku hiçe saydığı ortamda demokrasiyi savunmuş olan tanınmış hukukçulardan oluşan bir heyeti derhal Ankara’ya çağırmak ve özel uçak göndererek aldırmak olmuştu. Bu heyette yer alan hukukçulardan biri olan Profesör Ragıp Sarıca babamın okul arkadaşı va yakın aile dostumuzdu. Onun daha sonra bize anlattığına göre kendilerini Ankara’da, MBK üyesi olan General Cemal Madanoğlu karşılamış ve “Beyler biz bir iş yaptık, şimdi siz bize yol göstereceksiniz” demişti. Bu itiraf 27 Mayıs’ı yapanların daha sonra yaşadığımız askeri darbeleri yapanlara göre çok daha hazırlıksız olduğunu gösteriyordu.
Biz de olan biteni kavramaya çalışıyor ve gelişmeleri ilgiyle izliyorduk. Ben de hayatımda ilk defa siyasetle ilgilenmeye, sağ ve sol kavramlarıyla tanışmaya, seçimde oy kullanmanın önemini kavramaya başlıyordum. Askeri yönetimin Türkiye’yi hangi yöne götüreceğini merak ediyorduk. Robert Kolej........