Dostlukların son günü: Ankara'da Gazeteciler Cemiyeti seçimleri
Diğer
Konuk Yazar
18 Ekim 2024
Gazeteciler Cemiyetinde bir kongre geride bırakıldı, “32 yıl yetmedi, devam” diyen Başkan Nazmi Bilgin yeniden seçildi.
Ancak başta OY’unu Beyaz Sayfa Kadro Hareketi için kullanan 295 değerli meslektaşımız olmak üzere aslında Cemiyetin yeni yönetim kuruluna ve tüm üyelerine olan sorumluluğumuz gereği, söylenecek çok şey var.
Bugünden itibaren bunları bir bir paylaşacağım:
1-32 (OTUZ İKİ) yıllık Başkan Nazmi Bilgin, benim bulunduğum her toplantıda “Bu benim son dönemim, bir daha aday olmayacağım” diyordu, Vakıf Senedi’nin mahkeme tarafından reddedilmesi üzerine haykırarak, “Ben bu Vakıf Kuruluncaya kadar başkanlığa aday olacağım” demedi mi? Gazeteciler Cemiyetinin her türlü menkul ve gayrimenkul varlığının, üyelikleri ölünceye kadar sürecek 16 kişilik mütevelli heyete geçmesinden muradı neydi acaba da başkanlık koltuğunu terk etmemekte bu kadar ısrarcı oldu? Bu durumu sizlerin yorumuna bırakıyorum.
2- Yüzlerce üyesi olan bir Gazeteciler Cemiyetinde, acaba 32 yıldır devam ettirdiği bu göreve layık başka bir arkadaşımız yok muydu? Neden asla kimseye (her türlü yolu kullanarak) geçit vermedi?
3-Evrakta Sahtecilik ve Görevi Kötüye kullanma suçları nedeniyle 2015 yılında kendisi hakkında hapis ve para cezası verilmedi mi?
-Cezası 5 yıllığına ertelenince bu durumu herkesten gizli tutarak, tam 11 gün sonra apar topar kongreye gitmedi mi?
-Bu suçları işlediğini bilmeyen üyeler tarafından yeniden başkanlığa seçilmedi mi?
1- İki dönemdir sürdürdüğüm yönetim kurulu üyeliğim sırasında her türlü yanlışa, usulsüzlüğe hatta yolsuzluğa karşı çıktım. Görüşlerimi yönetim kurulu toplantılarında açıkça ifade ettim. Başkana defalarca raporlar, görüşler, belgeler sundum, bunların tamamı kayıt altındadır, ayrıca toplantıların tamamı, kendisinin Kaş’ta, Y.K. Üyesi Ümit Gürtuna’nın İstanbul’da ikameti nedeniyle zoom üzerinden yapılmıştır ve bu görüntüler de kayıtlardadır.
-EED’den (European Endowment For Democracy) temin edilen 140 bin euro’luk hibe kredisi ile, teklif alınmadan, ikinci el ve Cizre 6. Noterliğine kayıtlı olarak satın alınan arabanın Cemiyeti uğrattığı 700-800 bin TL’lik zarar
-EED’den gönderilen ağır ifadelerle Cemiyetimizin tutumunu eleştiren mektup,
-Cemiyette bir ihalenin usulsüz olarak yapılmış oluşu nedeniyle Avrupa Birliğinden Cemiyete 20 bin euro tutarında haciz konması,
-İmzamın, AB ile yazışmalarda bir kaç kez taklit edilmesi girişimleri, benim sorumluluğumda yürütülen bir iş gereği benden gizli olarak satın alınan 3 adet Macinthos-Apple bilgisayar,
-Bu alım sırasında kendisine -Nursun Erel’in bu konuyu bilmesi gerekir, kendisini bilgilendirelim- diye yazılı ısrarda bulunulmasına karşılık, hayır cevabı vermesi.
Usulsüzlükler ile ilgili olarak Karar Defterine şerh koyma isteğim, engellenmiştir. Bu konuda yönetim kuruluna sunduğum belgeler yok sayılmış, deftere, “Nursun Erel, bazı eleştirilerini yönetim kurulunda dile getirmiştir” ibaresi yazılmakla yetinilmiştir.
Başkan beni bir Y.K. Toplantısı öncesi çağırarak, “Bunları yargıya götürme, tanık bulamazsın, bu adam senden özür dilesin iş kapansın” demiştir, ben ise, -Siz Kol Kırılır Yen İçinde- diyorsunuz, bu usulsüzlükleri yapan adamdan niye hesap sormuyorsunuz?- Diye sormuşumdur. Adam dediği şahıs, o günkü toplantıda özür dilemiş, ama Cemiyet Denetim Kurulu, Y.K üyelerinin gözleri önünde cereyan eden bu olayları soruşturma konusu yapmamıştır.
2-Bir toplantıda, Y.K defteri önüme getirilmiş, bir avukata 5 bin euro ödeme yapılmasının karara bağlandığı -benim de toplantıda bulunduğum belirtilerek- imzalamam istenmiş, ben “Benim bulunduğum toplantıda böyle bir karar alınmadı, Cemiyetin 4-5 avukatı varken bu avukata neden 5 bin euro ödeme yapılıyor?” Diyerek imzalamayı reddetmişimdir.
Katıldığım son toplantıda ibra için el kaldırmadım ve Cemiyet harcamalarının detayını istedim. Buz gibi bir hava esti, başkan yanıt vermedi, bunun üzerine “Şimdi ben bahçeye iniyorum, bir çay içeceğim, harcamaların dökümünü getirsinler defteri imzalayayım” dedim ve aşağı indim. Muhasebe İşlerini yürüten yönetim kurulu üyesi Ali Topcu yanıma geldi, “Başkan bunları paylaşmama izin vermiyor” dedi, o anda istifa kararı aldım ve noter kanalıyla istifamı Cemiyet Başkanlığına gönderdim.
Beyaz Sayfa adıyla kongreden 2 ay kadar önce başlattığımız kadro hareketi, sonunda benim adaylığım üzerinde ısrarcı olunca düşünmek için süre istedim ve kararım kesinleşince istifa ederek, üye listesini başkandan almak üzere ertesi gün Cemiyete gittim.
Gazeteciler Cemiyetinde yaklaşan kongre için, adaylığım üzerinde ısrarlar yoğunlaşınca epey düşündüm:
-Kırk yıl emek verdiğim gazetecilik mesleği bana artık bir örgüt sorumluluğu yüklemiyor muydu?
-Gazeteciler Cemiyetinde yürüttüğüm çalışma sırasında gözlemlediğim ciddi yanlışlar için çaba göstermek gerekmez miydi?
-Biz başımızdakileri, “koltuğa yirmi üç yıldır yapıştınız, denetimden kaçtınız, adaletsiz davrandınız” diye eleştirirken, “tam otuz iki yıldır başımızda durmakta ısrar eden, denetime, adalete, eşitliğe kapalı yol yürüyen” yöneticilere ne diyecektik?
Uzun uzun düşündükten sonra kararımı verdim ve adaylığımı açıkladım.
İstifa ettiğim gün başkan beni telefonla arayıp, dedi ki:
-Nursun ben zaten senin ayrılacağını tahmin ediyordum. Belki de adaylık düşünüyorsun, e tabii, demokratik hakkındır.
Bu sözler kulağımda çınlarken, elimde “Cemiyetin aday listesini talep eden dilekçemle” yola çıktım, Üsküp Caddesi 35 numaradaki cemiyetin bahçesinden içeri girdim, baktım başkan bir kaç arkadaşıyla oturuyor:
-Günaydın Başkan
Diyerek elimi uzattım, elimi havada bırakan başkan, asabi bir yüz ifadesiyle “sen hainsin elini sıkmam, sana liste miste de vermem” demesin mi? Karşısına oturdum, “Neden? Bir hafta........© T24
visit website