Sosyalizm neydi ne oldu?

Diğer

01 Ağustos 2024

Geçenlerde bir arkadaşımla konuşurken ben şiir dahil edebiyat alanındaki belirgin politikleşme eğiliminden söz edince arkadaşım, bu politikleşmenin sosyalizm etrafında dönmediğinden, hatta başta DEM olmak üzere sol politikanın da sosyalizm demekten kaçındığından yakındı.

Düşündüm, e vallahi ezbercileri saymazsak Sovyetler yıkıldığından bu yana kavramın kullanım değerinde epey bir değişiklik oldu. Toplumsal mücadeleler şimdi kendini daha çok sosyal haklar, insan hakları, savaş karşıtlığı, doğa savunuculuğu gibi temel çerçevelerde gösteriyor. Tümü de kitlelerin devletler karşısında gardını almak ihtiyacında olduğunu gösteriyor. Yani antikapitalist mücadele baki. Belki her zamankinden daha çok. Peki ya “sosyalizm”?

“Sosyalizm” sözcüğünün “sosyal” bölümü firar edeli uzun zaman oldu. Sosyal sigorta gibi kurumlaşmalar o bağımsızlığın ürünlerindendir. Siyasi kurumlaşma da “Sosyal Demokrasi” kavramı etrafında oluşmuştu. Gerçi bütün bu “sosyal”ler emeğin haklarını savunmak anlamındadır ama, kapitalizm içinde ve mücadeleler ölçüsünde! Hani İsveç, Finlandiya, İzlanda gibi ülkelerin şampiyonluğunu yapageldiği rejimlerle... Sosyalizm daha başka bir şey.

Anmadan geçmeyeyim, bizde KİT’lerin yani İktisadi Devlet Teşekküllerinin varlığını “sosyalizm” saymaya kalkışan da çıkmıştır: Prof. Dr. Tansu Çiller’i hatırlayın, kendisi o korkunç 1990’lı yıllarda başbakan olarak Türkiye’den “son sosyalist ülke” diye söz ettiğinde herkes bu kadın nerede yaşıyor demişti. KİT’ler sosyalliğin de sosyalizmin de önemli yordamlarından biridir ama, Çiller de her gördüğü sakallıyı dedesi sanacak kıvamdaki politikacılardan biridir...

Sosyalliğin ileri dereceleri için “sosyalizm” değilse bile “sosyalist” sözcüğünü kullanmak aslında bazı Avrupalıların geleneklerine dahil. Örneğin, CHP’nin de üye olduğu “Sosyalist Enternasyonal” bu geleneğin bir uzantısı. Peki nasıl ayırt edeceğiz bütün bunları?

Son seçimlerde de öğrendiğimiz üzere, “stratejik” düşünerek!

CHP’nin ve Avrupa Sosyal Demokratlarının mensup olduğu “Sosyalist Enternasyonal”in stratejik hedefi sosyal devlet oluyor, yani kapitalizmin “sosyal” türü. Malûm, içi dışı sömürü olan kapitalist sistemde mücadeleler sayesinde bazı haklar elde edilebilmiştir. Sıkı durmazsanız hemen elinizden alınan sosyal haklardır bunlar. Sosyal Demokrasinin ve Sosyalist Enternasyonal mensuplarının bir tür supap gibi kabul ettiği ve emekçi sınıfların önemsediği düzenlemelerdir.

Sosyalizm fikri ise stratejik hedef olarak kapitalizmi, yani iç ve dış sömürüyü tümden reddeder ve bu konuda fikir ayrılığı yoktur. Farklı fikirler, stratejik hedefin ne ve nasıl olacağı konusunda ortaya çıkıyor. İlk ayrılıkların üzerinden yüz yetmiş, yüz seksen sene geçti. Anarşistler yalnızca kapitalist devleti değil, sosyalist devleti de reddettiler. Bu anlamda komünizm fikrinden farkları, komünistler ilk aşamada kapitalist devletin yerini sosyalist devletin alması gerektiğini savunurken, anarşistlerin böyle bir aşamayı kabul etmeyişleridir.

“Komünist toplum” aslında bir ütopyadır ve kabaca “herkese ihtiyacı kadar, herkesten elinden geldiği kadar” formülüne dayalı bir eşitlik toplumu olarak tanımlanır, hak ve değer eşitliği. Böyle bir topluma ulaşmanın ilk aşaması sayılan sosyalizm ise, üretim araçlarının kamuya, egemenliğin işçi sınıfına ait olduğu, politikanın sınıfın partisi eliyle uygulandığı sistemin adıdır. Bu programda “sosyalizm”, komünist toplum için gerekli temeli oluşturma dönemidir. Başka bir deyişle, menzilin kendisi........

© T24