“Kurtuluş” kavramının serüvenleri |
Diğer
17 Aralık 2025
“Kurtuluş” sözcüğü geçen yüzyılda dünya halklarının dilinde genellikle iki ayrı tamlama halinde yer bulmuştu: “ulusal kurtuluş hareketleri” ve “kadınların kurtuluşu." Savaşların da etkisiyle nesnel bir temelde yükselen kadın hareketleri zamanla her tür devrimselliğin ayrılmaz bir parçası haline geldi. Ulusal kurtuluş hareketleri ise daha çok eski sömürgelerin emperyallere karşı verdiği bağımsızlık mücadelesi içinde gelişti.
Tarihin dinamikleri kendine özgü dönemeçlerden geçiyor. Bu açıdan İkinci Dünya Savaşı’nın önemli sonuçlarından biri, dünyanın bir numaralı emperyalistinin Fransa olmaktan çıkması ve emperyal Fransa’nın da kendine ait bir “Kurtuluş”unun olmasıydı!
Evet, emperyalistti Fransa. Gradosu düşmüş olsa bile bugün yine öyle. Ancak, “Libération”, yani “Kurtuluş” hâlâ ülke kültürünün ayrılmaz öğelerinden biri hâlinde. Büyük harfle başlayan bu sözcük (Libération), kurucuları arasında Sartre’ın da bulunduğu günlük bir gazetenin adı olduğu kadar, Fransa’nın dört yıl süren Nazi işgalinden kurtuluş günü anlamını taşıyan bir özel addır aynı zamanda. Birer milat sayılan devrimleriyle ünlü Fransa’da “Kurtuluş’tan sonra” diyen bir Fransız, faşizmin işgalinden kurtuluştan sonrasını kastediyordur.
Bizim Ulusal Kurtuluş Savaşı’mız da öncüler arasında. Kadınların seçme seçilme hakkı da Cumhuriyet devrimiyle ve Avrupa ülkelerinden önce kazanılmıştır, vd. Şu kadar ki, yıllar önce bir sempozyumda karşılaştığım bir Kürt dilbilimci, Ulusal Kurtuluş Savaşı için, “Bizim için kurtuluş olmadı” demişti, sonraki gelişmeleri kastederek...
Şimdilerde ülkemizde yepyeni bir “kurtuluş” kavramı dolaşımda: “Kurtuluş yok - tek başına/ Ya hep beraber - ya hiçbirimiz!”
Gerçi bu slogan solda epey eskidir ve örgütlü mücadelenin erdemine işaret eder. Ancak bugünlerde Özgür Özel yönetiminde haftada iki kez yapılan mitinglere damgasını........