Müslümanlığı canlı kalkan yapmak |
Diğer
11 Aralık 2025
Öyle görünüyor ki Türk adliyesi “Olmaz olmaz deme, olmaz olmaz” atasözünü kanıtlamak için örtülü bir seferberlik ilan etti.
Bu kanaate varmama neden olan tek şey, Fatih Altaylı’nın “söylediği bir sözle Cumhurbaşkanı’na fiili saldırı yapmaktan” suçlu bulunması değil.
Böyle bir örnek dava daha sürüyor; durun bakalım ne olacak?
Gazeteciler Şule Aydın, Barış Pehlivan, Murat Ağırel ve Timur Soykan bu dava için geçen hafta bir kez daha hâkim karşısına çıktılar.
Davanın açılmasına neden olan yayın, 8 Ekim 2024 tarihinde Halk TV’de yayımlanan “Şule Aydın ile Kayda Geçsin” programı.
Murat Ağırel, TÜİK verilerine dayanarak Türkiye’den İsrail ve Filistin’e yapılan ticaretin rakamlarını paylaşmış ve bu durum eleştirilmiş.
Savcının iddiasına göre TÜİK verilerini paylaşmak “halkı yanıltıcı bilgiyi alenen paylaşmak” oluyor ki bir an için ben de tereddüt ettim.
Malum bu kurum özellikle enflasyon rakamlarının manipülasyonuyla suçlanıyor ki emekli maaşıma aldığım düşük zamlardan ben de kendilerini sorumlu tutuyorum.
Dava neden “halkı yanıltıcı bilgiyi üreten” TÜİK’e açılmamış da TÜİK rakamlarını açıklayan gazetecilere açılmış, bunu pek kavrayamadım.
Bildiğimiz kadarıyla bu istatistikler “devletin gizli bilgisi” de değil.
Davanın neden açıldığını kavrayabilmem için Semra Pelek’in davanın son duruşmasıyla ilgili haberini Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği’nin sitesinde okumam gerekti.
Programda Murat Ağırel ve Timur Soykan “Siyasal İslamcılar yeşile tapar” demişler, Adliyemiz de buna sinirlenmiş.
İddianameye göre “Siyasal İslamcılar yeşile tapar” demek “halkın bir kesiminin benimsediği dini değerleri alenen aşağılama” suçunu oluşturuyor.
Bu suçun oluşması için “fiilin kamu düzenini bozmaya elverişli olması” şartı da var ama savcı belli ki bunu o kadar da dikkate almamış.
Kim bilir, belki savcının kanunun ilgili maddesini sonuna kadar okuyacak vakti yoktu; malum Silivri insan almaz hale geldi, sanıklar duruşma salonlarına sığamayacak kadar arttı.
Öte yandan “Siyasal İslamcılık” bir din değil; sanırım bunda hepimiz hem fikir olabiliriz.
İslam öğretisi ile hiç ilgisi olmayan bir siyasi akım bu.
Adının Siyasal İslam olmasının nedeni takipçilerinin Müslüman olması değil, Müslümanmış gibi davranmaları.
Bu açıdan bakınca böyle bir kanun maddesinden açılan davanın asıl sanıkları da onlar olmalı zaten.
Bir tek örnek vereceğim ama örneklerin sayısını çok arttırabileceğimi herkes biliyor.
Mesela İslam dini “kul hakkı ile karşıma gelme” diyor, Siyasal İslamcılar bunu takmıyor.
Bakara Suresi’nde bu konuyla ilgili çok ayet var.
Oysa Siyasal İslamcılar için ise “her Cuma Bakara Makara sallıyorum gidiyor” ilkesi geçerli.
Hatta bunu yapanı, ödüllendirip büyükelçi bile yapıyorlar.
Haberi okurken herhâlde savcıların çok yoğun oldukları bir ana denk gelmiş ki böyle bir iddianame çıkmış, diye aklımdan geçirdim.
Yoksa elbette........