Uzağa, mümkün olduğunca uzağa!
Diğer
19 Ekim 2024
Hugo Pratt’ın çizgi roman kahramanı Corto Maltese’ye, daha küçük bir çocuk olduğu yıllarda, Valetta’da bir Çingene falcı avucunda ‘talih çizgisi’ olmadığını söyler.
Maltalı Corto’nun buna yanıtı babasının usturasıyla avucuna boylu boyunca bir kesik atmak olur: “İşte talih çizgim, şimdi oku bakalım.”
Yaratıcısı Hugo Pratt’ın kaydettiğine göre Maltalı Corto, Cornwall’lu bir Kernevek denizciyle, Sevilla’lı bir cadı - fahişenin oğlu olarak Malta’nın başkenti Valetta’da 10 Temmuz 1887 günü dünyaya geldi.
Corto ismi Sevilla argosunda “hızlı eller” anlamına geliyor.
En sevdiği kitap Thomas Moore’un Ütopya’sı ancak hiçbir macerasında bu kitabı okuyup bitirmeyi başaramadı.
Ne de olsa çizgi roman kahramanı. Maceraları sırasında Jack London, Ernest Hemingway, Hermann Hesse, Butch Cassidy, James Joyce, bizim İttihatçı Enver Paşa gibi karakterlerle karşılaştı, kimini sevdi, kimisiyle mücadele etti. Hatta bir keresinde Türkiye - Ermenistan sınırında idam tehdidiyle karşılaştığında Stalin ile bir telefon görüşmesi yaparak, idamdan kurtulmayı başardı.
Corto yaşamının her alanına kendi iradesiyle sahip çıkan bir insan tipidir. Doğuştan sahip olmadığı “hayat çizgisini” bile kendi çizecek kadar!
Ağzında sadece Brezilya’da yetişen bir tür siyah tütünden yapılmış ince uzun purosuyla “uzağa, hep uzağa” gider.
Umberto Eco’nun çizgi romanda geçen öykülerden yola çıkarak haritalar üzerinde yaptığı titiz bir araştırma Corto’nun dolaştığı evrenin gerçek dışı uçsuz bucaksızlığını gözler önüne seriyor. Bu ne bir tesadüf ne de romanın çizeri Pratt’ın cehaletidir.
Corto bilinçli bir kararla hayatını sadece yaşamak için yaşar.
Evreni kendi bakış açısına göre düzenler. Yaşamı yüceltir, bunu bir insan için en temel hakka dönüştürür.
Birer Corto Maltese olmamıza, o özgürlüğü yaşamamıza imkân yok elbette.
Ne de olsa o bir çizgi roman kahramanı.
Hiç yaşlanmıyor, saçları ağarmıyor, para kazanmak zorunda kalmıyor, çoğu zaman yediği içtiği şeyler için para ödemesi de gerekmiyor.
Şahane kadınları gözünü kırpmadan arkasında bırakabiliyor, bir boyuttan ötekine sonsuz bir kolaylıkla geçebiliyor.
Rumen filozof Cioran “özgür olduğumu duyumsuyorum ama özgür olmadığımı biliyorum” diye yazmıştı.
Biz gerçek insanların sorunu da işte bu.
Yaşamı ve evreni kendi isteklerimize göre düzenleyememek.
Zaman zaman hissettiğimiz özgürlük duygusunun bir yanılsama olduğunu anlamamız için gerçeklerin duvarına toslamamız yetiyor.
Bir tür çifte yaşam sanki bu.
Bir yandan fiziksel olarak da algıladığımız ve “işte bu benim hayatım” dediğimiz değerler bütünü, öte yandan hayal gücümüzü kullanarak ulaşabildiğimiz bir “ütopya”.
“Kendinin dışına çıkma isteği” de diyebiliriz buna.
Çizgi romanların kahramanları bunu kolayca başarabilirler, oysa biz fanilerin bunu başarması için ya sarhoş olmamız gerekir ya da körkütük âşık........
© T24
visit website