Aklınızı kaybetmeden nasıl sevebilirsiniz?

Diğer

10 Ağustos 2024

Nasıl, başlık ilginizi çekti mi?

Güzel, zaten amacım da tam olarak buydu: İlginizi çekmek.

Bizim meslekte eskiden de okuyucunun dikkatini çekmek önemliydi.

Bir yazının, haberin başlığı elbette ilgi çekmeliydi ama haberin ne olduğunu da anlatmalıydı.

İnternet icat olduğundan beri durum böyle değil.

Haklarını teslim etmeliyim bazı internet sitelerinin editörleri bu işi çok iyi yapıyorlar. Gerçi ilgi çekmek için attıkları başlıkla, yayımlanan haberin birbiriyle ilgisi hiç olmuyor ama demek ki işin kuralı böyle.

Kuralın bu olduğunu şuradan anlıyorum ki reklam veren şirketler de bu "tıklama" sayısına bakıyor.

Eskiden bu iş de böyle yürümezdi. Tiraj elbette önemliydi ama "bu haberi – gazeteyi – dergiyi kim okuyor, gelir düzeyi nedir, eğitimli midir, cahil midir, reklamını yaptığım bu malı alabilecek biri midir, yoksa sadece vitrinde seyredecek biri mi" gibi soruların da bir anlamı vardı, satış kadar "markaya değer katmak" da gözetilirdi.

Piyasadaki genel eğilime bakarsanız bu artık demode bir durum oldu.

"Big data"yı yönetenler için Rahmi Koç ile Arçelik fabrikasındaki meydancı arasında bir fark yok gibi görünüyor: İkisi de erkek, ikisi de Beşiktaşlı, ikisi de internette tekne fotoğraflarına bakıyor, ikisi de 50 yaşın üzerinde, ikisi de az yağ tüketiyor, ikisi de kırmızı ete mesafeli vs.

Dikkat çeksin diye yazının üzerine koyduğum başlığı çift terapisti Todd Baratz'dan yürüttüm. Kendisi bu isimle bir kitap yazmış: "Aklınızı Kaybetmeden Birisini Nasıl Sevebilirsiniz?"

Ama bazı editörler gibi ilgi çekmekle yetinmeyeceğim, bu hafta başlıktaki sorunun yanıtına odaklanalım diyorum ki "big data" profesyonellerini de aldatmış olmayayım.

Bu kitaptan haberdar olmamı sağlayan ise Jancee Dunn oldu.

Dunn, sağ olsun haftada bir bana mektup yolluyor.

Böyle yazınca tuhaf görünüyor tabii ama düşündüğünüz gibi değil.

"Menopoz üzerine size kimsenin anlatmadıkları" konulu bir kitabın da yazarı olan meslektaşım Dunn, NYT'nin abonelerine e-posta ile yolladığı haftalık Well'de yazıyor.

Bu haftanın konusu flört etmenin "yan etkileri" üzerineydi.

Öyle şey de olur mu demeyin, insan ruhunun garabetleri üzerine karşılıklı oturup bir liste oluşturmaya çalışsak, benim bilgisayarımın "bit"leri, bu gazetenin sayfaları yetmez.

Mesela bizimle aynı dünyayı paylaşan bir kadın kendisine şunu sormuş: Bana gönderdiği mesajlarda çok emoji kullanıyor, bu neye işaret eder?

Bir erkek de "çıktığı" kadının, hâlâ boşandığı kocasıyla aynı evde oturuyor olmasından kıl kapmış.

Yani diyeceğim o ki olmaz demeyin, olmaz olmaz.

Bu yazının başlığındaki cümleyi kitabına isim yapan Todd Baratz ki kendisi aynı zamanda bir terapist, flört sırasında böyle şeylere kafayı takıp, bir dedektif gibi iz sürmenin çok da akıllı bir hareket olmadığını söylüyor.

"Karşı tarafa kendisini anlatması için fırsat verin" diyor ki nasıl çift terapisti olmuş ben de anlayamadım.

Bu işler söylendiği kadar kolay olsa dünya güllük gülistanlık bir yer olurdu.

Şimdi çıktığı erkeğin / kadının kendisine gönderdiği mesajlardaki ifadelerden, buluştuklarında........

© T24