Diğer
08 Haziran 2024
Ben Bodrum’da yaşarım. Büyük şehirlere işim olunca giderim. Son 4-5 yıldır şehirlerde hayat zor yaşanır hale geldi. Geçim zor, insanlar yıllardır alıştıkları hayatı yaşayamıyorlar. Bu duygu Bodrum’da çok daha belirgin, çünkü genel manada ülkemizin diğer şehirlerine nazaran zamanın daha yavaş aktığı daha asude bir şehir idi. Artık değil.
İstanbul’un benim hatırlayabildiğim zamanlarında, 1950’lerde, nüfus 1 milyon civarında idi. Nereden çıktı ise “taşı toprağı altın” lafı ile birden bütün Anadolu İstanbul’a doldu. Belki de yüzyıllardır ya yasaklı ya da gitmesi çok zor olduğu için.
Üstelik -mesela- Kayseri’den gelen nüfus, o şehrin eliti, iyi yetişmişi, görgülüsü olmadı; işsiz güçsüz cahil takımı “seni yeneceğim İstanbul” diye dünyanın en önemli inci tanelerinden biri olan İstanbul’a doluştular. Bambaşka bir kültür, ahlak anlayışı, bilgi seviyesi, dünya ile ilişki kurma isteği ve becerisi İstanbul’a hâkim oldu.
Ancak ulus devlet olmanın bir avantajı da vatandaşların serbest dolaşımı idi. Atatürk’ün Cumhuriyet’i bunu sağladı.
1955 6-7 Eylül olayları (O dönemlerde iktidar olanların (DP) bu olayların hazırlığını görmezden geldiği iddia edilir) ile artık bu “yeni İstanbullular” tamamen ortaya çıktılar. Bazıları giderek zenginleştiler, çocuklarını okuttular, ancak yine de önemli kısmı 3000 yıllık bu şehrin kültürüne tam uyum sağlayamadılar.
Şehirde her köşe başında “Sivaslılar kahvesi”, “Erzincanlılar dayanışma derneği” vs. hâlâ vardır.
Ancak Sivas’ta bir “İstanbullular” derneği hiç duymadım. Dışardan bakıldığı vakit, İstanbul insanın gözüne binaları, sarayları, camileri, park ve bahçeleri, yalıları, ahşap köşkleri, Şişli apartmanları, ada vapurları ile görünür. Taşradan (Taşra kelimesinin sözlük anlamı ''merkezden uzakta olan''dır. Ancak, bizde daha düşük kültürlü manasına da kullanılır.) gelen biri için çok etkileyici bir manzaradır.
Ancak ilk bakışta görülmeyen başka bir olgu daha vardı bu kadim şehirde. Bu şehrin insanları.
Bunlara alışılmış tarzda kısaca “İstanbullu” denmiştir.
İlk İstanbullular, bugünkü Sarayburnu, Aksaray’da şehri kuranlar (Pelapones yarımadası, Megara şehrinden gelen) “Megara’lılardır.”
Aynı dönemde Anadolu’da onlarca farklı kavim ve dil vardı. Bunlar Kafkas orijinli bir halktı. Farklı bir dil kullanıyorlardı. Şehre kralları Byzas’ın adını verdiler.
Bizans, M.S. 4. yüzyıla kadar, bin yıl, kendi içinde bir kültür yarattı. Hristiyanlığın büyümesi için ebeveynlik, beşiklik yaptı.
Daha sonra Roma İmparatoru Constantin tarafından zapt edildi ve Doğu Roma başkenti olarak ilan edildi. Artık farklı kültürleri, farklı dini inançları ile birtakım Avrupalılar da “İstanbullu” olmuştu.
“Doğu Roma kültürü katkısı” oluşmaya başladığı vakit, tarih sahnesine bizimkiler de girdiler.
Türkler ilk devletleri olan Hun İmparatorluğu, Göktürk imparatorluğu kurmuşlar, Altay Dağları’ndan Baltık Denizi’ne kadar geniş alanı asırlarca kontrol etmişlerdi. M.S. 4-11 yüzyıl arası kültürel, siyasi ve iklimsel sebepler ile Batı’ya göç başlamış, sonunda Anadolu topraklarına varmış ve İlk Anadolu-Türk devleti Selçuklular 1031’de, Doğu Roma-Bizans toprakları üzerinde kurulmuştur. Bu duruma müdahale için Bizans Kralı Romen Diyojen........