İğne yapımının kültür tarihi
Diğer
16 Kasım 2025
Koleksiyoncu yaklaşımıyla yazmaya çalıştığım kültür tarihleri derlemelerinde günlük hayatımızda yeri olan en ufak değerin bile ardında büyük bir tarih barındırdığını ve evrimsel süreç içinde anlatacak hikâyeleriyle günümüze taşınacak mesajları olduğunu çok kere tekrar etmeye çalıştım. İnsanın alet yapmaya, tarihin seyrini değiştirmeye başlamasıyla eş zamanlı gelişen “iğne” konusu da bunlardan biri olacak!
İğnelerin kökeni belirsiz olsa da bilimsel araştırmalar sonucunda çok farklı kültürlere ve zaman dilimlerine özgü iğneler bulunmuş; bulgular Taş Devri’ne kadar uzanmış. Avustralyalı Aborjinlere ait yaklaşık 40 bin yıl öncesine tarihlenen kemik iğnelerle, yaklaşık 22 Bin yıl öncesindeki Paleolitik Çağ'a uzanan İspanya’daki Altamira mağaralarında bulunan ucu çok keskin ve delinmiş geyik kemiğinden yapılmış iğne ele geçen erken örneklerden olmuş. Anlaşılmış ki bu iğneler çoğunlukla pratik amaçlarla kullanılmış; atalarımız üstlerine geçirdikleri hayvan derilerini birbirine iğne ile tutturmuş. Düğmenin, fermuarın ve son dönemlerde ortaya çıkan cırt cırtların ortaya çıkmasından çok önce insanlar elbiselerini kapatmak, bedenlerinin saklamak, istedikleri bölümlerini örtmek için kemik, tahta, taş hatta dikenden yapılmış iğne kullanmış, edep yerlerini “iğne” ile güvence altına almışlar.
Demek ki iğne ile edep arasında çok önceki yıllarda güçlü bir bağ oluşmuş; bu bağ toplumsal yaşamda üst perdeden ahkâm kesenlere “iğneyi kendine, çuvaldızı başkasına batır” diyen atalarımızla sürdürülmüş.
Çin uygarlığında iğnenin geçmişi oldukça eski ve Çin’in gelişmiş el sanatları ile ipek üretimiyle de yakından ilişkili! Günümüzde yapılan arkeolojik çalışmalar, Çin’in iğne yapımında hem en eski örnekleri verdiğini hem de bu alanda ileri teknikler geliştirdiğini göstermekte. Çin’de bulunan eski iğneler, yalnızca bir dikiş aracı değil, aynı zamanda o dönemin teknik bilgisini, el sanatlarını ve gelişmişliğini de yansıtmaktaymış.
Çin’de iğne kullanımı yaklaşık 7 bin–8 bin yıl önce, yani Neolitik Çağ’da (Yeni Taş Devri) başlamış; arkeolojik kazılarda, bu döneme ait kemik ve fildişinden yapılmış iğneler bulunmuş. Bu iğneler, insanların deri veya kumaş parçalarını birbirine dikmek için kullandıkları en eski dikiş araçlarından sayılmış.
Zamanla, Çin’de metal işçiliğinin gelişmesiyle birlikte iğneler de değişmiş; MÖ 2000–1500 yıllarında bronzdan yapılan iğneler ortaya çıkmış. Daha sonra Zhou Hanedanı (MÖ 1046–256) döneminde demir iğneler kullanılmış; iğne kullanımı özellikle ipek kumaşların dikilmesi ve giysi yapımı için çok önemli hale gelmiş.
Han Hanedanı (MÖ 206 – MS 220) dönemine gelindiğinde, Çin’de üretilen ince ve dayanıklı metal iğneler, İpek Yolu aracılığıyla diğer ülkelere yayılarak iğnenin diğer coğrafyalarda tanıtılmasında önemli bir rol oynamış.
Antik Mısır'da iğneler sadece işlevsel değil, aynı zamanda gösterişli olarak da tasarlanmış; altın ve gümüş gibi değerli metallerden yapılarak karmaşık kıvrımlarla süslenmiş. Bu iğneler, o dönemde çok popüler olan dökümlü kaftanları giymek için kullanılmasının yanında statü ve zenginlik sembolü olmuş; soylular elbiselerine tutuşturdukları iğnelerle toplumda saygınlık aramışlar.
Eski Mısır'da iğneler genellikle kemikten yapılmaktaymış, bu yüzden de çok uzun olarak tasarlanan Mısır iğneleri kolayca kırılsa da parçaları daha küçük iğnelerin yapımında kullanılıyormuş.
Sümerler 4 bin yıldan uzun bir süre önce demir ve kemik dikiş iğneleri kullanırken Tunç Çağı'nda pirinç iğneler geliştirilmiş.
Babil, Yunan ve Roma gibi gelişmiş medeniyetler iğne yapımında bakır kullanmışlar; bronz, demir, gümüş gibi farklı maddeler denemişler.
İspanya’da, İber Yarımadası'nda MÖ 6. yüzyıla kadar uzanan ve Roma dönemi öncesine ışık tutan Tartessian - Turdetanian bölgesinde, tekstil sanatlarında oldukça ileri gitmiş bir kültüre yakışır gelişmişlik düzeyine sahip kemik kutularda saklanan bronz ve çift gözlü kemik iğneler bulunmuş.
Pompei'nin antik kalıntılarında, günümüz iğnelerinden pek farklı olmayan bazı buluntular çıkarılmış, yaklaşık 3 cm uzunluğundaki küçük demir iğneler yüksük ve düğmelerle birlikte bir terzi sepetinin yanında bulunmuş.
Roma döneminde en yaygın malzeme kemik olsa da bronz iğneler de kullanılmış; deliği çok küçük olduğu için iplik geçirme zorluğu sabır ve sükûnetin simgesi olarak değerlendirilmiş. Kaplumbağa şeklindeki iğne yastıklarında saklanan dikiş iğneleri, birbirinden farklı el yapımı yüksükler eşliğinde çeyizlerini yapmaları için evlenme çağındaki kızlara hediye olarak veriliyormuş. Kaynaklar bu yıllarda iplik olarak bitkisel liflerin, genellikle de geyik ve sığırlardan elde edilen ince hayvan sinirlerinin kullanıldığını söylüyor.
Anadolu’da beş bin yıl önce yaşanan bölgeler arası ticaret faaliyetlerinde iğne de önemli bir yer tutmuş; gelişen ticaret ağında iğne yeniliklere yol açmış. Anadolu'ya ait iğne tiplerine uzak coğrafyalardan getirilenlerin eklenmesi Anadolu’nun iğne repertuarını zenginleştirmiş; farklı tiplerdeki iğne modelleri kullanım eşyası olma yanında modanın sürükleyicisi olmuş.
Kendi içlerinde de çeşitli farklılıklar gösteren Anadolu iğne tiplerini ana başlıklar altında açıklayan doktora tezlerinde........





















Toi Staff
Sabine Sterk
Penny S. Tee
Gideon Levy
Waka Ikeda
Grant Arthur Gochin
Rachel Marsden