Geçmişimizin kaydı parazitlerimizde yazılı: 'Bit'in tarihi

Diğer

T24 Haftalık Yazarı

14 Aralık 2025

Araştırmacılar bitlerin ne zaman ve nasıl türedikleri konusunda kesin bir şey söyleyemiyorlar ama her çağda insanla birlikte olduğu konusunda fikir birliği içindeler. Hatta bırakın insanlık tarihini, bitlerin evrimsel gelişimi üzerinde yapılan araştırmalar insanın doğada var olduğu dönemin çok daha öncesini işaret etmiş; dinozorların da bitlenmiş oldukları fark edilmiş.

Kesin bir şey var ki bitler her zaman bir konakçıyla ortak olarak yaşamış; kuşların ve memelilerin kalıcı parazitleri olmuş.

Çok sayıda bit türünün DNA'sının incelenmesi sonrasında bitlerin Jura Dönemi olarak bilinen ve yaklaşık 201,3 milyon ila 145 milyon yıl öncesine tarihlenen jeolojik dönemde de yaşadıkları, Mezozoik çağın orta kısmından beri evrimlerini gerçekleştirdikleri bilimsel olarak saptanmış.

Hatta bazı araştırmacılar Jura Döneminde yaşayan dinozorların sık sık kavga etmesinin sebeplerinden birinin de “bit” olduğunu yazmışlar; bitlerle beraber yaşamanın düşün yetisi gelişkin olmayan dinozorlar için çekilmez bir eziyet olabileceği tahmininde bulunmuşlar.

Daha yakın döneme ait yapılan araştırmalar bitlerin en az 25 milyon yıl önce yaşayan bütün maymun türlerini ve erken çağlarda yaşayan insansı atalarımızı da kapsayan memeli primatları etkilediğini göstermiş; bit evrimleşen atalarımızla birlikte yayılmış.

Florida Üniversitesi'nde yapılan çalışmalarda bitlerden elde edilen mitokondriyal DNA örnekleri, insan evrimi üzerine yayınlanmış verilerle karşılaştırılmış ve analiz sonucu genetik olarak farklı iki insan biti türünün 1,18 milyon yıl önce ortaya çıktığını göstermiş. Araştırmayı yapanlar, bu erken bit türlerinin iki insan türüyle yani Asyalı Homo Erectus ile Afrikalı Homo Sapiens üzerinde ayrı ayrı farklılaştığı sonucuna varmışlar.

İnsanın kökeniyle ilgili olarak ortaya atılan ve yer değiştirme hipotezi olarak da bilinen “Afrika'dan çıkış” ile “çok bölgeli evrim” hipotezi “bit verisi” üzerinden de tartışılmış; Güney Amerika bulgularıyla birlikte insan evriminin üçüncü bir hipotezle de uyumlu olabileceği de ortaya atılmış. Zira insan üstünde yaşayan konakçı bitlerin zaman içinde farklılaşması, adı geçen iki insan türünün arasında fazla temas olmadığı halde bitlerin alt türlerinin evrimini açıklamada eksik kalmış.

Bunun yanında erken insan türleri arasında bir miktar temas olduğunu da söyleyenler olmuş; bu görüşü savunanlar Homo Erectus ile birlikte yaşadığına inanılan bitlerin, nesli tükenmeden bir süre önce modern Homo Sapiens'e sıçradığı sonucuna varmışlar; ama yine de bunun çok bölgeli evrimin bir çelişkisi olarak yer değiştirme hipotezini zayıflattığını söylemişler.

Dünyanın bilinen en eski baş biti sirkesi Brezilya'nın Kuzeydoğusundaki bir arkeolojik kazıda bulunmuş; insan kafatasında saptanan bit fosili 10 bin yıl öncesine tarihlenmiş.

İsrail'de Ölü Deniz yakınlarındaki Nahal Hemar Mağarası'nda gün ışığına çıkarılan bir cesedin saçlarında da 9 bin yıllık bit yumurtaları bulunmuş.

Bilinen ilk antik bit keşfi 1924 yılında Ewing tarafından Mısır mumyalarından izole edilmiş; 5 bin yıllık mumyalarda bit sirkeleri görülmüş.

Tarihsel verilerden çıkarılan görüşlere göre MÖ 3100’den başlayan bir süreç içinde Mısır’da baş bitleri engellenemez baş kaşıntısıyla Mısır Halkına bir çeşit işkence uygulamışlar. Ortaya çıkarılan çok sayıda eski Mısır eseri, mumyalanmış ceset ve süslü mezar arasında keşfedilen eski Mısır baş biti ilaçları, Mısırlıların bu küçük parazitleri vücuttan atmak için muazzam miktarda enerji ve beyin gücü harcadığını düşündürmüş.

Bit tedavisinin yaygın teknolojisi olan “bit tarakları” binlerce yıldan bu yana pek değişmemiş, insan aklı dünyanın farklı coğrafyalarında aynı türden taraklar yapmış.

Mısır'da günümüzdekine benzer bit tarakları, 6 bin 500 yıl öncesinde bile bit temizliği için kullanılmış; Mısır'ın Antinoë antik kenti kazılarında bulunan ahşap bir tarağın ince dişleri arasındaki döküntülerde yedi adet bit sirkesi tespit edilmiş.

Mısır kraliyet ailesinin mezarlarında da bit tarakları görülmüş hatta Cleopatra’nın mezarında bile kendisiyle birlikte gömülmüş som altından bit tarağı bulunmuş.

O yıllarda bitlenmek ve bitle mücadele etmek sosyal bir kusur olarak görülmüyormuş, bu nedenle ölenler bit taraklarıyla gömülüyor; insanlar öbür dünyada da bit çilesi çekmemek için yanlarında bit tarağı bulundurmak istiyorlarmış!

Dünyanın dört bir yanında toplu mezarların keşfi ve araştırılması sonucunda fark edilen bit izleri geçmişte yaşananların anlaşılabilmesi ve güvenilir senaryoların oluşturulmasına olanak tanıyan olağanüstü bir kayıt olduğunu kanıtlamış; bu konuda yeni bilim dalları ortaya çıkmış.

Paleoekoloji olarak adlandırılan ve organizmalarla çevreleri arasındaki etkileşimleri jeolojik zaman ölçekleri boyunca inceleyen bilim dalının gelişmesi, antik parazitlerin zaman ve mekân boyutunda incelenmesi sayesinde var oluşu anlama konusunda ek bilgilere erişmek için mükemmel bir fırsat sunmuş. Bu yöndeki çalışmalar canlılarla üzerlerinde konaklayan parazitler arasındaki ilişkideki genetik çeşitliliğin milyonlarca yıl önceki yaşamı ve coğrafi dağılımı anlamak için faydalı olabileceğini göstermiş. Bu itibarla gelişmekte olan Paleo Parazitoloji dalının temel amacı, geçmiş ile günümüz arasında bağlantılar kurmak olarak ortaya çıkmış.

Araştırmalar 6 milyon yıl önce, insanın şempanzeden ayrılmadığı dönemde kıllarla kaplı olduğunu ve tek bir bit türünün tüm vücutta baştan ayağa kadar serbestçe hareket edebildiğini saptamışlar. Muhtemelen Cervus filumuna ait olan bu bit türü yüz binlerce yıllık........

© T24