Bir ağacın gerçek boyu yere yattığında ölçülür

Diğer

T24 Haftalık Yazarı

24 Mart 2024

Mart ayı, takvimlerde resmi olarak ilkbahar mevsiminin başlangıcı. 21 Mart ise umudun, iyiliğin ve bereketin simgesi olan, çeşitli topluluklarda farklı isimlerle kutlanan baharın gelişinin habercisi Nevruz Bayramı.

21 Mart aynı zamanda da ilkbahar ekinoksu. Dünya üzerinde gece ile gündüzün eşitlendiği, karanlık ve aydınlığın dengelendiği ve ilkbaharın gelişinin kutlandığı özel bir gün.

Gündüzlerin uzamaya başlaması ve gün ışığına daha çok erişimimizin olması dolayısıyla kış uykusundan uyanan doğa tüm hızıyla serpilmeye devam ediyor etrafımızda. Oscar Wilde'ın da dediği gibi "Tüm çiçekler kendi keyfi için açıyor". Eğer görmek ve anlamak istersek, ayrılmaz bir parçası olduğumuz doğa bize de bir mesaj veriyor. Her bir bahar dalı ve açan çiçek her birimizin kendimize has bir rengimiz olduğunu, açmak, serpilmek, meyve vermek için kendi zamanımız olduğunu ve tüm bunları özgün halimizle, kendimizi kimseye beğendirme telaşı olmadan yaşayabileceğimizi hatırlatıyor adeta.

Yalnız bitkiler değil, tüm canlılar artık baharın kendini iyiden iyiye hissettirmesiyle mutluluk içinde şakıyor sanki. Hafta başında, çok tatlı bir bahar sabahını tamamen kendime ayırdım. Baharı ve sunduğu tüm güzellikleri onurlandırdım. Geçen hafta bahar önerilerim arasında yer alan Dalyan- Suadiye hattında yaptığım yürüyüşte kahkahalar içinde uçuşan martılar, güneşli havanın tadını denizin içinde coşku ve mutluluk içinde çırpınarak çıkartan neşeli bir karabatak, kendini güneşe vermiş kediler ve güneşin ışıltısının deniz üzerindeki dansı içimi sevinçle doldurdu. Yeni kitabım dolayısıyla heyecan dolu olduğum bu günlerde hayata hangi gözlerle bakıyorsak hayatın da bize o şekilde karşılık verdiğini ve göz kırptığını bir kere daha hatırladım.

Hayatımıza eşlik eden bütün bu bahar güzelliğinin yanı sıra içinde bulunduğumuz yerel seçim dönemi dolayısıyla şehrin dört bir yanını üzerinde aday belediye başkanlarının ve parti başkanlarının resimlerinin olduğu bayraklar, aydınlatma direklerine gerilmiş çarşaf çarşaf resimler, ilan panoları sarmış durumda. Propaganda yapmaya ayrılmış yerler yetmiyormuş gibi geçenlerde park, bahçe demirlerine ve canım bitkilerin üzerine yayılmış seçim malzemeleri bile gördüm. Bu görüntüler şehirde maalesef tahammülü zor bir görüntü kirliliğine sebep oluyor. Seçimler tamamlandıktan sonra bütün bu etrafta gördüğümüz basılı malzemenin üreteceği çevre kirliliğini tahmin bile edemiyorum. Umarım seçim sonrası belediyeler bu konuda planlı ve titiz bir şekilde çalışır.

Sürece görüntü kirliliğinin yanı sıra bir de seçim araçlarından yükselen seçim marşları eşlik ediyor. Bu da ses kirliliğine sebep oluyor. Geçenlerde sakin sakin oturduğum bir parkta yüksek sesle çalan marşın sesiyle irkilmek beni çok rahatsız etti. Onlarca yıl önce etki ettiği düşünülen böylesine ilkel bir yöntemin bugün hâlâ insanların seçim tercihleri üzerinde kayda değer bir etkisi olup olmadığını çok merak ediyorum açıkçası. Keşke bir anket yapılsa ve ölçülse bu minibüslerden, kötü ses kalitesiyle etrafa yayılan seçim şarkılarının seçmen üzerindeki etkisi de kurtulsak bu gürültü kirliliğinden.

Hayatın içinde maalesef görmekten ve işitmekten rahatsızlık duyabileceğimiz görüntülere ve seslere maruz kalabiliyoruz. Şunu unutmamak lazım ki insan dikkatini yönetme becerisine sahip bir canlı. Dikkatimizi, görmeyi seçtiğimiz güzelliklere ve duymayı seçtiğimiz seslere yönlendirebiliriz. Bunu yapmak başlangıçta çok kolay olmayabilir ama farkındalıkla, bilinçli bir tercihle ve hayata bu şekilde yaklaşma disipliniyle zamanla bu becerimizi geliştirebiliriz.

Geçen hafta, güneşli bir Mart gününde hayatı tam da yukarıda baharın coşkusunu anlatmaya........

© T24