Bir ada rüyası

Diğer

T24 Haftalık Yazarı

30 Haziran 2024

Dikkatimizi, olmak isteyip de olmadığımız ya da sahip olmadıklarımızdansa hâlihazırda sahip olduğumuz, çoğu zaman varlığını kanıksadığımız değerlerimize yöneltmeye başladığımızda aslında hayatımızda şükran duyacağımız ne kadar çok şeye sahip olduğumuzu fark ediyoruz.

Dikkatimiz, içinde bulunduğumuz dünya düzeninin sunduğu uyaranlarla dağılmaya çok müsait. Sosyal medya önümüze devamlı mükemmele yakın, hayranlık duymamıza yönelik hayatlar ve arzu nesneleri seriyor. Üzerinde kontrolümüzün olmadığı bir dikkate sahipsek büyütece benzettiğim dikkatimizi başka hayatlara tutmaya başlayabiliyoruz. Bu hâl de insanı eksiklik ve yetersizlik hissine sürükleyebiliyor.

Halbuki dikkatimizin büyütecini kendi hayatımıza, olduğumuz kişiye ve yaşama şansına sahip olduğumuz deneyimlere tuttuğumuzda şükran duyacağımız şeylerin çoğaldığını fark ediyoruz.

Geçtiğimiz hafta Büyükada'ya yaptığım günübirlik ziyaret, her anı şükran duygusuyla geçirdiğim ve bu duyguyla kafamı çevirdiğim her yerde güzelliklerin çoğaldığı, yaşadığım her anın zenginleştiği bir deneyim sundu bana.

Hafta başında uzun yıllardan sonra, en son Mart ayının başında sakin bir günde ziyaret ettiğim, hayran kaldığım ve etkisinden uzun süre çıkamadığım Büyükada'ya gittim.

Bir süredir çok konuşulan yaz kalabalığını, Ada hayatına yeni eklenen minibüsleri ama en çok da kendine has doğasının yaz halini görmek için gitme niyetindeydim Büyükada'ya.

Yaz çalışma ritmim, hafta başında bana hareket etme fırsatı sunduğu için salı gününü seçtim günübirlik seyahatim için. Bu Ada'ya henüz ikinci ziyaretim ve hâlâ gezilecek, görülecek, keşfedilecek birçok yer ve dinlenmesi gereken hikâye var önümde. Bu şartlarda kendimi Büyükada'dan alıp nasıl diğer adalara geçebileceğim bilemiyorum ama onlarla da tanışmak için sabırsızlanıyorum.

İşlerimi halledip Bostancı'da 13.30 Mavi Marmara motorunu yakaladım. Aslında tercihim, Ada seyahati deneyimini duygu olarak daha çok tamamladığını hissettiğim ada vapurları. Dönüş yolunda vapur kullanmak niyetiyle, kalkış saati programıma uyan deniz motoruyla Ada'ya geçiş yaptım.

Salı günü olmasına ve neredeyse her saat başı sefer olmasına rağmen bindiğim motor doluydu. Öyle doluydu ki teknenin motor sesinin de önüne geçen bir insan uğultusu vardı yol boyu. Okulların tatil olması sebebiyle etrafım çocuklarını yanlarına almış aileler, ortaokullu, liseli cıvıl cıvıl gençler, birbirinin omzuna başını yaslamış genç sevgililerle doluydu.

Püfür püfür esen poyraz rüzgarı, martılar ve dalgalar eşliğinde 40 dakika içinde Büyükada İskelesi'ne yanaştık.

Öğlen iki sularında Ada'ya ulaştım. Bir önceki yolculuğumda arkadaşımdan öğrendiğim, beni Maden'e götürecek "Küçük Tur" rotasını yer yön becerimi kullanarak buldum. 20-25 dakika sürecek yolculuğumu yürüyerek yapmayı tercih ettim. Yol boyunca hem üzerine çok konuşulan ada araçlarını gözlemlemeyi, belki Adalıların fikrini sormayı hem de bir önceki gelişimde beğendiğim yolları, sokakları, evleri, köşkleri, çiçekleri ve ağaçları selamlamayı istedim.

Öğlen saat iki olmasına ve güneşli bir gün olmasına rağmen hem esen poyraz rüzgarının hem de yol boyu bulunan dev çınar ağaçlarının ve rengarenk zakkumların serinleten etkisiyle rahatlıkla yürüyebildim.

Bir kere daha ağaçların; gölgeleri ve yapraklarının hareketinin etkisiyle sıcak yaz günlerinde nasıl da klima etkisi yarattığını fark ettim. Araştırmalar şehirlerdeki ağaç örtüsünün hava sıcaklığını 8 derece, toprak sıcaklığını ise 12 dereceye kadar soğutabildiğini gösteriyor. Yürüyüşüm boyunca Ada'nın sit alanı olmasına ve ağaçlarının korunmuş olmasına şükrettiğim anlar yaşadım.

Büyükada bu mevsimde pembelere ve taze yeşile bürünmüş. Yürürken kafamı kaldırıp baktığım çınar ağaçlarının taze yeşil yaprakları güneşin de ışıltısıyla keyif içinde dans ediyordu.

Yol kenarlarında pembenin çeşitli tonlarında ve beyaz çiçeklerle süslenmiş zakkumlar, coşkuyla her bir köşeden, köşklerin bahçelerinden fışkıran, ihtişamlı begonviller yürüyüşümü şenlendirdi.

Mart başında geldiğimde görmediğim yoğunlukta bir akülü ve elektrikli araç yoğunluğuyla karşılaştım.

Ada sakinlerinin tercihi çift tekerlekli elektrikli araçlardan ziyade akülü üç tekerli araçlar. Bu araçlarla evlerinin ve iş yerlerinin ihtiyaçlarını daha rahat karşılayabildiklerini tahmin ediyorum.

Ada'da çok nadir bisikletle karşılaştım ve neredeyse de hiç motosiklet görmedim. Akülü araçlar Ada'yı istila etmiş. Halbuki burası İtalya'da bir ada olsaydı, her yer cıvıl,........

© T24