Bonn İklim Müzakereleri hayal kırıklığı ile sona erdi

Diğer

20 Haziran 2024

Dr. Ezgi Ediboğlu

Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi'ne (UNFCCC) taraf olan ülkelerin, ortak bir zemin bulmak ve aralarındaki anlaşmazlıkları gidermek amacıyla yıllık iklim zirveleri arasında düzenledikleri SB toplantılarının altmışıncısı (SB60), hayal kırıklığı ile sonuçlandı. 3-13 Haziran tarihleri arasında, Birleşmiş Milletler (BM) İklim Değişikliği Sekreteryası'nın bulunduğu Bonn'da gerçekleştirilen toplantıda çok az somut ilerleme kaydediledi ve taraflar arasındaki ciddi anlaşmazlıkların devam ettiği görüldü. Ortaya çıkan tablo, Azerbaycan'da düzenlenecek COP29'da önemli konularda uzlaşma imkanının düşük olduğuna işaret ediyor.

2023 yılında Birleşik Arap Emirlikleri'nin ev sahipliğinde gerçekleşen 28. Taraflar Konferansı'nın (COP28) finans ve uygulama anlamındaki önemli başarıları, tamamlanan Küresel Durum Değerlendirmesi (GST) ile Kayıp ve Zarar Fonu'na ilişkin kararlardı. COP28'de ilk defa yayınlanan Küresel Durum Değerlendirmesi Raporu, iklim değişikliği ile mücadelede ulusal değil, küresel olarak ne kadar yol alındığını ortaya koyuyordu. Kayıp ve Zarar Fonu ise, iklim değişikliği kaynaklı kayıp ve zararların tazmini için, bu krizde öncelikli sorumluluğu olan gelişmiş ülkelerin sorumluluk üstlenmesi gerektiği fikrinden hareketle kurulmuştu. Bu yeni maddeler üzerine Bonn'da alınacak kararlar, eylemlerin nasıl ilerleyeceğini anlamak için büyük önem taşıyordu.

COP28'in en önemli konusu olan GST'nin teknik raporu, sözleşmeye taraf olan tüm ülkelerin ulusal katkı beyanlarını analiz etti. Rapor, küresel olarak önemli ölçüde ilerleme kaydedemediğimizi gösteriyordu. Buna göre, tüm tarafların hedeflerini gerçekleştirdiği bir senaryoda bile, küresel emisyonlar, 1990 seviyelerine kıyasla yalnızca yüzde 2 daha az olacaktı. Oysa küresel ısınmayı 1,5°C ile sınırlandırmak için gereken azaltım yüzde 43 olarak hesaplanıyor. COP28'de taraflar, bu teknik rapora cevaben Taraflar olarak ne yapmaları gerektikleri üzerine azaltım, uyum, finans gibi önemli konuların genel koşullarında anlaştıkları GST kararlarını kabul ettiler. Bu kararlarda azaltımla ilgili fosil yakıtların 'aşamalı olarak kullanımdan kaldırılması' konusu ayrıca önemliydi.

Bonn'da GST kararlarıyla ilgili hem prosedürler ve lojistik unsurları hem de kararlaştırılanların uygulanmasına ilişkin diyaloğun usulleri tartışıldı. Ne var ki, iki müzakerede de hiçbir önemli konuda mutabık kalınamadı. 23 sayfa olan GST kararıyla ilgili, prosedürler ve lojistik unsurlarla ilgili olarak 3 paragraf ve uygulanmasına ilişkin diyaloğun usulleri hakkında 4 paragraflık taslak kararları alındı. Bu kararlar konunun esası hakkında hiçbir şey söylemeyen metinler. Dolayısıyla GST kararlarında geçen konuların hiçbiri hakkında tarafların nasıl ilerleyeceğini bilemiyoruz. Örneğin, devletlerin ulusal katkı beyanlarını uygulamalarıyla ilgili analizler yapılacak mı, yapılacaksa nasıl yapılacak ve geride kalanlar için uygulama destekleri ne olacak, GST'de kabul edilen finans ihtiyacı hangi konularda harcanabilecek, fosil yakıtlardan çıkışla ilgili olarak rejimden teknik destek gelecek mi veya çıkışla ilgili, devlet bazlı süreçleri izleme gibi, şeffaflıkla ilgili yöntemler geliştirilecek mi, gibi pek çok konu tamamen belirsiz.

Bu konuda yapılan tüm önemli tartışmalar, daha sonra değerlendirilmek üzere gayri resmi notlara döküldü. Taraflar, GST kararlarını uygularken hangi başlıklara odaklanacakları konusunda dahi anlaşmaya varamadılar. Kabul edilen taslak sonuçlar, gereken ilerlemenin COP29'da kaydedilebileceği konusunda umut verir nitelikte değil.

Ayrıca GST'nin kalbi olan 'enerji' ve 'fosil yakıtlar' gibi terimler, SB60 taslak kararlarında dikkat çekici bir şekilde yer almıyor. Diğer konuların müzakereleri sırasında da bu terimlerden özellikle kaçınıldı. Birçok ülke, iklim finansmanına ilişkin yeni bir kolektif, sayısal hedef belirlenmesine yönelik tartışmalarda, taslak metinde 'enerji' konusuna yapılan atıfların çıkarılmasını talep etti.

Toplantının bir diğer önemli gündem maddesi, GST kararlarını tamamlamada önemli bir unsur olan ve COP29'da tartışılıp kabul edilmesi beklenen Şarm el-Şeyh Azaltım Hedefi ve Uygulama Çalışma Programı'nın taslak metniydi. Ancak bu taslak üzerinde de anlaşmaya varılamadı. Bir sonuç taslağının olmaması, ciddi anlaşmazlıklara işaret ediyor ve bunları kısa sürede aşmak mümkün olmayabilir.

Kayıp ve Zarar Fonu'nda ise kritik mesele, Fon'un finansman kaynaklarının netleştirilmesiydi. Yeni iklim finansmanı kolektif sayısal hedefi (new collective quantified goal on climate finance), tüm rejimin 2025 sonrası ana bütçesini belirleyecek; eğer bu hedef Kayıp ve Zarar Fonu ile ilişkilendirilmezse, Fon'un bütçesi devletlerin bireysel taahhütlerine mahkûm kalacak. Ne var ki iklim finansmanı için sayısal hedef, SB60'da belirlenemedi. Dahası, gelişmekte olan devletler, yeni iklim finansmanı hedefi için aktarılan bütçenin sadece azaltım ve uyuma harcanmasıyla yönündeki tercihlerini dile getirdiler.

SB60 kararlarında uygulamaya, enerji meselesine veya GST sonuçlarını hayata geçirmeye yönelik neler olduğu sorusunun, elle tutulur bir yanıtı yok. Bu cevaplar, eğer bu gidişat kırılabilirse, müzakerelerin ilerleyen aşamalarında belirlenecek. Dolayısıyla temennimiz bunun, iklim finansmanında olduğu gibi, yıllar ya da on yıllar almaması. COP28 kararlarındaki uygulamaya yönelik adımlar ve finansman artırımı ivmesi, SB60'ta tamamen kaybolmuş görünüyor.

2009 yılındaki COP15'te gelişmiş ülkeler, 2020 yılına kadar iklim finansmanı için yıllık 100 milyar dolar ayırma taahhüdünde bulunmuşlardı ve taahhüdün vadesi 2015 yılındaki........

© T24