Yeni İlk Hedefler Beyannamesi'nin ilk maddesi
Diğer
19 Nisan 2025
Türkiye 1950’li yılların ikinci yarısında temel olarak seçim (çoğunluk) sistemindeki adaletsizliğin getirdiği fakat bir ölçüde de ekonomik sıkıntılar sonucu otoriterleşen bir iktidardan mustarip hale gelmişti. Devrin iktidarını 1957’de öne alınan erken seçim kurtardı ama adalet ve özgürlükler alanındaki baskılar, sıkıntılar artarak devam etti. O dönemin de ana muhalefeti olan CHP 1959 yılında Türkiye için İlk Hedefler Beyannamesi adı altında bir manifesto yayınladı ve bu manifesto bunalımdan çıkış için ışık oldu.
Bugün de Türkiye, başkanlık sistemine geçtiğinden bu yana, adalet ve özgürlükler alanında çok ciddi sıkıntılar yaşıyor. Ve yine, yarım yüzyılı aşkın süreden sonra, yaşanan benzer bunalımdan çıkmak için bir manifestoya ihtiyaç bulunuyor. Böylesi bir manifestoyu düzenlemek elbette tüm ilerici aydınlara düşüyor. Biz ise bu yazıda böylesi bir manifestonun, olmazsa olmaz, ilk maddesini öneriyoruz.
Bugün yaşadığımız bunalımın ardında ise seçim sistemi değil, siyasal sistemin kendisi var. Türkiye başkanlık sistemine resmen 2018 yılında geçse de, Erdoğan’ın doğrudan halkoyu ile 2014 yılında Cumhurbaşkanı seçildiğini göz ardı edemeyiz. Hatta, 2013 yılında başlayan Gezi olayları iktidarı şaşırtmış ve ilk otoriter refleksler o tarihten sonra görülmeye başlamıştır.
Sonrasında, 2015 seçimlerinin ilk turunda, AKP iktidara gelecek çoğunluğu yakalayamayınca, ülke inanılmaz bir terör kaosuna girmiş ve bu ortam baskılarla aşılmıştı. Hele 2018 yılında MHP ile Cumhur ittifakı kurulunca otoriterleşme eğilimi büsbütün pekişti. Hepsinden önemlisi, 2021-2023 arasında izlenen hiper-enflasyonist para politikasının sonunda oluşabilecek toplumsal direnci kırmak için baskıcı bir yönetim zorunlu hale geldi. Örneğin Cumhurbaşkanının tam anlamıyla hakimiyeti altına giren para otoritesi parasal genişlemenin enflasyonu düşüreceği tezini kabullenip, kısa sürede enflasyonun çığırından çıkmasına, özellikle kira ve gıda fiyatlarının katlanarak ücretlileri ezmesine yol açtı. Nitekim, 2016 yılına dek 85 yıllık Cumhuriyet tarihinde sadece 21 Merkez Bankası Başkanı değişmişti, sonrasında ise ortalama 16 ayda bir Merkez Bankası başkanı değişti.
Sonuç olarak ülkemizde enflasyon öylesine zıpladı ki, Arthur Okun’un tasarladığı sefalet endeksi[1] (enflasyon işsizlik faizler- büyüme oranı) dünyada en çok artan veri oldu. Üstelik diğer ülkelerden farklı olarak, ücretlileri çok daha yakıcı biçimde sarsarak.
AKP iktidarının ilk yıllarında Türkiye basın özgürlüğü açısından hiç olmazsa dünyanın ilk 100 ülkesi arasında yer alıyordu. Fakat 2015 yılında 149’unculuğa, geçen yıl da 158’inciliğe düştü. Bu yıl ise son sıralarda yer alırsa hiç şaşmamak gerek. Artık ülkemizde medya bir haber alma ya da bilgilenme aracı değil, siyasal kamplar tarafından toplumsal yönlendirilme araçları haline geldi.
Otoriter başkanlık sisteminin son 10 yıldaki en önemli hasarı Meclis üzerinde oldu. 15 Temmuz darbesinde uçakların Meclisi bombalamasına gerek yoktu, çünkü yeni sistem Meclisi işlevsel olarak adeta yerle bir etmiş görünüyor. Başkanlık sistemine girildiğinden bu yana yazılı soru önergelerinin sayısında çok önemli düşüşler oldu. Ama asıl düşüş bu önergelere yürütme tarafından verilen yanıtlarda oldu. Birçoğu zamanında yanıtlanmadığı gibi, bir kısmı da hiç yanıtlanmaz hale geldi. Bakanların ilgili komisyonlarda ter döküp hesap vermesi ise, zaten öteden beri gerçeklemeyen bir denetim........
© T24
