Korsan taksicilik yapan bir kadının ve pırlanta kaçakçısı yolcusunun hikâyesi: "İnsanı kötü yapan, bile isteye tercih ettiği davranış ve eylemler"

Diğer

T24 Haftalık Yazarı

16 Kasım 2025

Melisa Sözen ve Ertan Saban (Fotoğraflar: Fatih Metin Demirkol/Specific Team)

Bir yanda İstanbul’da gençlik döneminden itibaren tiyatro, dizi ve sinema sahnelerinde kendini kanıtlamış, güler yüzü, samimiyeti, her durumda dik ve zarif duruşu ile hayranlığımızı hep artıran Melisa Sözen, diğer yanda Balkan kökeninin getirdiği karizmayı, derinliği, oynadığı karakter rollerine aktarmış, işine saygısı ile bilinen Ertan Saban. Bu iki sevdiğimiz oyuncu, “Fer” dizisinde buluştu ama GAIN’in yeni yapımı Fer, sadece ünlü oyuncuları bir araya getiren bir yapım değil. ‘90’lardan beri yönettiği kült dizilerle tanıdığımız Türkân Derya, Fer’in yönetmen koltuğunda. Oyunculuğunu çok sevdiğimiz, kalemi ile de daha sık karşılaşmak istediğimiz Devin Özgür Çınar ise dizinin senaristi.

“Fer”, sıradan görünen bir hayatın kırılma anlarının hikâyesi. İki çocuğu, ayrılmaya çalıştığı eşi, ailesi ve hepsinin arasında Dilek’in ekonomik çaresizliği, korsan taksicilik yaparak elde ettiği özgürlük kırıntıları, merakı, kız arkadaş desteğinin gücü ve taksisine aldığı iş adamı Şadi’nin gizemi… Hepsi bir araya gelerek bize, modern Türkiye’nin sokaklarından olması çok muhtemel bir hikâye sunuyor. İzleyici Dilek’in yalnızlığını, “kadınlığıyla” değil ama “hayatta kalma gücüyle” hissediyor. Ertan Saban ise taş plak gibi bir duruşla Şadi’yi canlandırıyor: sessiz, gizemli ama etkili, arka koltuktan bir bakışla etki bırakan bir karakter.

Bu diziyi duyduğum anda Melisa Sözen ve Ertan Saban ile sohbet etmek için heyecanımın doruğa çıkması kaçınılmazdı! Bu heyecan sohbete de yansıdı elbette ama itiraf etmek gerekli ki Ertan Saban telefonundan çocuğunu ev kamerasından izlerken biz Melisa ile kahkahalarla sohbet etmeye başlamıştık yani bu röportajın enerjisi Melisa’ya, felsefi, derin yanı ise Ertan’a ait.

- Melisa, iyi bir sürücü müsün normalde, araba kullanmayı sever misin?

Melisa Sözen: Ya, seviyormuşum meğer! Ben 2005 yılında aldım ehliyetimi ve bayağı da olaylı aldım. Sınava girdim, sınavda küçük tartışmalar çıktı falan, bana böyle “Ehliyeti al git al git” dediler resmen. “Ne olur git, sen geçtin bu sınavı”. Ve 2005 yılından günümüze kadar uzanan süre boyunca da hiç araba kullanmadım! İşlerde kullandım ama çok değil.

- Şimdi nasıl kullanıyor?

Ertan Saban: Çok iyi canım. (Sessizlik)

M.S.: Fer özelinde dediler ki “Çok iyi kullanman lazım, tek elle kullanman lazım vs.”. Beni muhteşem bir rallici kadın hocaya, Asena Serez’e öğrenci olarak verdiler. Yapım ekibimiz de o gün oradaydı. Yapım ekibi bir kişi hariç erkeklerden oluşuyor ve onlar da süper titizleniyor: “Aman orada kenar var, aman şuraya dikkat et” “Yapabilecek misiniz?” diyorlar… Derken yapımdaki canım Şebnem Hanım (Togay) ve rallici canım hocam “Ya siz bir gitsenize” dediler. Arabaya bindiler, “Aç camı, çıkar bir kolunu dışarı” dediler. Korkusuz bir şekilde kullanmayı öğrettiler bana. Eğer araba kullanmayan ve öğrenmek isteyen biri varsa kesinlikle kadın hocadan ders almasını tavsiye ederim. Daha ötesi yok. Ertan'cığım da sağ olsun, bana gereken sabrı gösterdi sette. Mesela arabanın arkasında kapı açık, set ekibi ışık koyuyor, son düzeltmeleri yapıyor ama reji de “Hazırız” diyor. Ben “Hazırız” kelimesini duyduğum an arabayı çalıştırıyorum. O sırada kapı mı açık, biri mi var, Allah ne verdiyse!

- Melisa gülerek anlatırken ve şu an tüm seti güldürürken, Ertan ciddi kalmaya çalmaya çalışıyor…

E.S.: Ben hep arkaya baktım.

M.S.: Ama sonuna doğru çok iyiydim, hatırla olay çıkarttığımız bölümde o küçücük yerlerde manevralar falan. İşin içine aksiyon girdikçe daha da hoşuma gitti.

E.S.: Tabii o kadar hafta her gün çekimlerde direksiyonda olunca…

İkinci sezonda (lütfen olsun) daha da usta bir sürücü olacağına göre daha fazla aksiyon sahnesi isteriz. Peki aslında kendi karakterine çok yakın bir karakter Dilek. Kendinde de olan karakter özelliklerini karaktere getirmekle Dilek’i ortaya çıkarmak arasında nasıl bir denge kurdun?

M.S.: O kadar güzeldi ki! 25 yıl oyunculuğun sonunda bana inandılar ve ‘Bu kız ağlamadan da oynar, o kadar acı çekmesine gerek’ yok dediler. (Kahkahalarla kesiliyor sözü) Benim için çok müthiş bir oyun alanı açıldı önümde. Bir kere Türkan çok iyi bir yönetmen ve o da benim gibi biraz hiperaktif bir insan. “İki kafa duruyor, konuşuyor” şeklinde sahneleri kurgulamayı ve çekmeyi hiç sevmiyor. İstiyor ki bir elinle kahve dök öbür eline imza at diğer yandan da squat yap. Bu iş için özellikle doğru bir teknik ve üsluptu. Benim uzun zamandır karşılaşmak istediğim bir karaktere sonunda kavuşunca beni çok besleyecek bir oyunculuk biçimiydi. O yüzden bana çok iyi geldi. Ertan'a sormak lazım.

E.S.: Kolaydı, çünkü bütün işi Melisa yaptı.

M.S.: Hayır öyle bir şey yok. Ertan dünyanın en uyumlu, en sakin, en olayları “hallederiz, çözeriz” diye yaklaşan insanlarından biri. Sete girsin, böyle bir yarım saat sonra bütün set........

© T24