Prag'da Jan Hus Anıtı... Gerçek ve sevgi, yalan ve nefrete üstün gelecek! |
Diğer
13 Aralık 2025
Gece vakti günlüğümün sayfaları arasında dolaşıyorum yaşlı hatıralarla...
PRAG, 9 Mart 2018.
Özgürlük!
Kolay kazanılmıyor. Duvarlar kolay yıkılmıyor. Diktatörler, tiranlar, despotlar tarihin çöp tenekesine kolay atılmıyor, bir bedel ödeniyor her seferinde.
Tarihin sayfalarını hatırlayın. Kan ve gözyaşı...
Tarih böyle yazılmış. Jan Hus’a doğru yürüyorum.
Ne kadar heybetli bir anıt.
Otoriteye itiraz... Otoriteye direniş...
15. yüzyılda Katolik Kilisesi’ne kafa tutan, “Din öyle değil böyle yaşanmalı” diye bayrak açan bir din adamı...
Din düşmanı ilan edilir, 6 Temmuz 1415 tarihinde, bu meydanda bir kazığa bağlanır ve odunların üstünde yakılır Jan Hus.
Ama meydandan yükselen alevler Ortaçağ karanlığını aydınlatır, geleceğin özgürlük ateşini yakar.
Jan Hus anıtının çevresinde dolaşıyorum.
Kim bilir kendisini o zamanlar ne kadar yalnız hissetmiştir. Yaşadığı zindanlarda ne kadar acı çekmiştir.
Dimdik duruyor.
Özgürlük adına Jan Hus’a selam çakarken aklıma elbette Giardano Bruno geliyor, Kilise’nin Ortaçağ’da yaktığı bir başka din adamı.
Tarih, 16 Şubat 1600.
Roma’da Campo de Fiori, Çiçek Tarlası Meydanı.
Papaz Giordano Bruno şafakla birlikte Engizisyon muhafızları tarafından sürüklene sürüklene getirilir. Meydandaki odun yığınının ortasındaki tahta direğe bağlanır.
Bir cellat, elinde kocaman ve keskin bir kıskaçla yaklaşır. Giordano Bruno’nun dilini koparırken meydanı dolduran kalabalık kendinden geçmişçesine haykırır. O sırada bir keşiş, meşaleyle tutuşturur odun yığınını...
Suçu neydi Bruno’nun?
Tıpkı Jan Hus gibi zamanının ötesinde yaşamak!
Kilise’ye, Hıristiyan şeriatına karşı gelmişti.
Akla aykırılıkları sorgulamaya kalkışmıştı.
Dini ve felsefi özgürlük demişti.
Dogmadan değil akıldan yana çıkmıştı.
Böylece aklın özgürleşmesine, eleştirel düşünceye, laikliğe, bilime giden yolun açılmasına katkıda bulunmuştu.
Ama yakıldı!
Fakat yükselen alevler dünyayı aydınlattı. Hıristiyan Ortaçağı’nın karanlığı, Brunoların, Jan Husların yürekli çabalarıyla aydınlığa dönüştü.
Önü açıldı insanlığın.
Jan Hus Anıtı’nı seyrederken Roma’daki Çiçek Tarlası Meydanı gözümün önüne geliyor. Giordano Bruno’nun heykelinden güvercinler hiç eksik olmaz. Jan Hus’unki de öyle... Merdivenlerinde sarmaş dolaş gençler oturur. Jan Hus’unki de öyle...
Aklın özgür olması için, tutsaklıktan kurtulması için tarih boyu ne acılar çekildiğinin çarpıcı simgeleridir bu anıtlar, bu meydanlar...
Wenceslas Meydanı’na doğru yürüyoruz Ayşemle.
Yıl 1968.
Prag Baharı’nı çiğneyen Sovyet tanklarından çıkan kulak tırmalayıcı palet sesleri...
Yıl 1969.
Jan Palach kendini burada yakıyor. Daha 21 yaşındayken. Dikta karşısında sinmiş insanları özgürlük adına harekete geçirmek için kendini feda ediyor.
1989 yılı Kasım ayı. Wenceslas Meydanı dalgalanıyor.
Özgürlük özgürlük!
Halk ayaklanmış tarih yazıyor Wanceslas Meydanı’nda.
İhtilalin karargâhı ise böyle işler için farklı........