Dış politika “out” |
Diğer
20 Aralık 2025
Türk kamuoyunun dış politika konularına zaten olmayan ilgisi, gittikçe daha da azalıyor. Geçen hafta Kıbrıs’ta, Suriye’de, Rusya-Ukrayna savaşında önemli gelişmeler yaşandı. Güvenliğimizi emanet ettiğimiz NATO’nun Genel Sekreteri Rutte, Rusya’nın bir sonraki hedefinin kendileri olabileceğini, önümüzdeki beş yıl içerisinde bir NATO ülkesine saldırabileceğini dile getirdi. Amerika’da medya savaş tam tamları çalıyor. Almanya Başbakanı Merz, ABD ile Avrupa’nın yol ayrımına geldiğini ve İkinci Dünya savaşı sonrasında kurulan Transatlantik düzenin çöktüğünü kabul etti. Balkanlar kaynıyor, Sırpların yeni bir Dünya savaşının fitilini ateşlemeye hazırlandığına ilişkin BBC kaynaklı iddialar var.
Oysa Türkiye’nin gündemi ses sanatçısı Güllü intihar mı etti? Yoksa öz evladı tarafından “Maltara Tuzağı”na düşürülerek öldürüldü mü? Habertürk Eski Genel Yayın Yönetmeni Mehmet Akif Ersoy uyuşturucu kullandı mı? Siyasi bir operasyon kurbanı mı oldu? Hangi ünlüler uyuşturucu kullandıkları iddiasıyla gözaltına alındı? Yandaşından muhalifine hangi televizyon kanalını açsanız bu haberlerle dolu. Hatta anlı şanlı gazetecilerimiz bile tartışma programlarını neredeyse magazin programına çevirdiler.
8 Aralık’ta Suriye’de devrimin birinci yılı coşkuyla kutlandı. Etnik temelli ufak çaplı çatışmalar hariç iç savaş sona ermiş görünüyor. Parkasını çıkararak takım elbise giyip kravat takan El Şara, bir yıl içerisinde ülkesini uluslararası planda düştüğü yalnızlıktan kurtarmayı başardı. Suriye’ye uygulanan ambargolar kaldırıldı. El Şara son olarak Beyaz Saray’da ağırlanarak boş vakitlerini meşruiyet dağıtmakla geçiren Trump tarafından da kutsandı. Ancak Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın 16. Büyükelçiler Konferansı’nın açılışında yaptığı konuşmada belirttiği gibi, Suriye’de asıl iş yeni başlıyor.
Suriye konusu açılınca Amerikan Büyükelçisi ve Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack’tan söz etmeden geçmek olmaz. Barrack, bu yıl TBMM’deki bütçe görüşmelerinde muhalefetin hedef tahtasındaydı. Bir sivil toplum kuruluşu da durumdan vazife çıkararak tam sayfa gazete ilanlarıyla ABD büyükelçisinin sınır dışı edilmesini talep etti.
Barrack’ın sıra dışı bir büyükelçi olacağı Ankara’ya adım attığı gün havaalanında basına verdiği demeçlerden belliydi. Diplomatik usullere göre bir büyükelçi yıllık izin için dahi olsa görev yaptığı ülkeyi terk ederken, hem bulunduğu ülkenin dışişleri bakanlığına hem de diğer büyükelçiliklere nota ile bilgi verilir. Herhalde Barrack için tam tersi bir uygulamayla, Türkiye’de bulunduğunda bilgilendirme yapılıyordur. Türkiye’de olduğu sırada da Ankara yerine İstanbul’da yaşamayı tercih ediyor. Barrack sadece Türkiye açısından değil, Amerika için de farklı bir büyükelçi. Amerikan dış politikasını şekillendiren Trump’ın yakın çevresindeki 8-10 kişiden biri.
Her ne kadar hoşumuza gitmese de, doğru tespitler yapmıyor değil. Son olarak Doha Forumu’nda yaptığı konuşmada, “Orta Doğu’da en iyi işleyen yönetim şekli iyi huylu monarşiler olmuştur”, dediğinde yine çok tepki çekti. Peki tarihte demokrasiyle idare edilen bir Orta Doğu ülkesi var mı? Yakın zamandaki Arap baharının nasıl neticelendiğini hatırlayalım.
Kıbrıs sorununu yakından takip eden birkaç köşe yazarı olmasa, 11 Aralık’ta BM Genel Sekreteri’nin kişisel temsilcisi Holguin’in himayesinde Ada’da Rum Yönetimi........