COP31: Davul Türkiye’nin boynunda, tokmak Avustralya’nın elinde; çevre, demokrasi ve özgürlükler yerlerde |
Diğer
21 Kasım 2025
COP olarak adlandırılan Dünya İklim Kongresi’nin gelecek yılki toplantısının Türkiye’de düzenlenmesi konusunda Avustralya ile nihayet uzlaşıya varıldı. On binlerce kişinin katılacağı, milyonların dışarıdan izleyeceği konferans Antalya’da düzenlenecek. Antalya aynı zamanda dünyanın en büyük yeşil sanayi fuarına da ev sahipliği yapacak.
Avustralya, konferansın Adaleide kentinde düzenlenmesi ısrarından vazgeçmek karşılığında, bugüne kadar örneği görülmemiş bir şekilde konferansın başkanlığını üstlenme hakkını elde etti. Başka bir ifadeyle, konferansın organizasyon, otelcilik ve güvenlik gibi somut ve masraflı sorumlulukları Türkiye tarafından üstlenilirken, konferansın içeriğini belirleme ve müzakerelerin yönlendirilmesi gibi konularda esas oyuncu Avustralya olacak. Yani davul Türkiye’nin boynuna asıldı, tokmak Avustralya’nın elinde kaldı.
2026 yılı, NATO Ankara Zirvesi ve COP31 sayesinde Türkiye’nin dünya sahne ışıklarının altında olacağı bir yıl olmaya aday. Ancak hemen belirtelim, her iki zirve de çok masraflı ve sorunlu organizasyonlar. Söz konusu iki büyük organizasyona aynı yıl talip olmak rasyonel bir tutum olarak kabul edilemez. NATO Zirvesi’nin ne kadar büyük bir güvenlik riski yarattığını, ne kadar masraflı olduğunu 2004’teki NATO İstanbul Zirvesi’nde proje koordinatörlüğü yapmış olmamdan dolayı bizzat biliyorum.
Binlerce kişinin katıldığı COP daha da masraflı bir organizasyon. Türkiye ile Avustralya arasında uzlaşı sağlanmasaydı, COP31’in daimi sekreteryanın orada bulunmasından dolayı Almanya’nın eski başkenti Bonn’da yapılması gerekecekti. Almanya bu büyük Konferans’ı, ağır masrafları ve yaratacağı asayiş ve organizasyonel sorunlar nedeniyle istemediğini çok açık şekilde ortaya koymuştu.
Avustralya Başbakanı Albanese, Türkiye ile varılan uzlaşıyla elde edilen kazancı açıklarken, bir milyar dolar masraf yapmaktan kurtulduklarını, buna karşılık konferansın yönetimini üstlenmelerinden dolayı amaçlarına para harcamadan ulaşacaklarını ifade etti.
İnsan böyle masraflı ve sorunlu iki zirveye Türkiye’nin aynı yıl ve yakın aralıklarla ev sahipliği yapmak istemesinin ardındaki nedenin iç politik sebepler olduğunu düşünmekten kendini alamıyor. Belli ki iktidar, 2027 yılında gerçekleşeceği iddia edilen seçimler yaklaşırken kamuoyu nezdinde kendini muteber bir uluslararası aktör olarak tanıtmak ihtiyacını duyuyor. Ancak evdeki hesap çarşıya uyar mı, emin değilim. Ülkede başta ana muhalefetin cumhurbaşkanı adayı olmak üzere, yüzlerce siyasetçi ve aydın sudan gerekçelerle hapse atılmışken (bunların arasında Antalya Belediye Başkanı Sn. Böcek de var), en temel basın, ifade ve gösteri özgürlükleri ayaklar altına alınmışken, ekonomi bir krizden diğerine savrulurken, hukuksuzluk, baskı, yolsuzluk, keyfilik ve denetimsizlik günlük hayatın bir parçası haline gelmişken, uluslararası zirvelere ev sahipliği yapmak iktidarın sorunlarına deva olamaz. Olsa olsa zaaflarını iyice açığa çıkarır.
İngilizcede Taraflar Konferansı (Conference of Parties) sözcüklerinin baş harflerinden türetilen COP kısaltması, 1994’te Rio’da imzalanan BM İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi’ne (UNFCCC) şu anda sayıları 197 olan taraf devlet temsilcilerini, ilgili hükümet dışı kuruluşları ve gözlemci tarafları bir araya getiren yıllık konferansı tanımlıyor. Bugüne kadar farklı ülkelerde 30 kez gerçekleştirilen on beş gün süreli COP konferanslarında başta Paris İklim Sözleşmesi olmak üzere, geçmişte imzalanan tüm iklim sözleşmelerinin ve alınan kararların uygulanma durumu gözden geçiriliyor, yeni kararlar alınıyor. 2016 yılında imzalanan Paris Sözleşmelerinden bu yana COP Konferanslarının ana hedefi global ısınmanın endüstri devrimi öncesi seviyenin 1.5 derece üstünde sınırlamak. Ancak bu hedefin gerçekleşemeyeceği, birçok devletin ayak sürümesi nedeniyle çoktan anlaşıldı. Trump yönetimleri altında ABD’nin sözleşmeden çekilmesi ve fosil yakıtlara geri dönmesi, büyük kirleticilerin kendi sanayileşme önceliklerinden vaz geçmemeleri, ısınmayı 1.5 derece sınırında tutma hedefinin gerçekleşmemesinin ana nedenleri arasında.
Diğer taraftan son COP toplantılarına Birleşik Arap Emirlikler (COP28) ve Azerbaycan (COP29) gibi fosil yakıt ihraç eden, dolaysıyla global kirlenmeye katkıda bulunan aktörlerce ev sahipliği yapılması, COP........