Müziğin insan ruhuna ve zihnine etkileri

Diğer

T24 Haftalık Yazarı

09 Kasım 2025

1938'de bir Nazi töreni, arkada bando görünüyor (Hugo Jaeger Life Pictures Shutterstock koleksiyonundan)

Geçen hafta "Atatürk Türk Müziği'ne ne yaptı?" başlıklı yazımda Atatürk zamanında alaturka Müziğin radyo yayınlarına iki yıl ara verilmesinin ve bu müziğin resmî eğitim sisteminden çıkarılmasının, benim görüşüme göre ülkemizde çok sesli müziğin yeşerebilmesi ve geleneksel müziğimizi destekler hâle gelebilmesi için bir yer açma eylemi olduğunu anlatmıştım.

O yazıyı yazmama sebep olansa "Müziğin Evrim Ağacı" başlıklı yazımın "Atatürk ve Müzik" kısmına aldığım tepki, bunun üstüne bir de "Işık Yükselecek" adlı şarkımı bir konserde Atatürk'ü anarak icraya başlamama aldığım bir tepkiydi -şarkının tamamı burada-.

O yazıda Atatürk'ün şu sözünü alıntılamıştım: "Bugün dinletilmeye yeltenilen musiki yüz ağartıcı değerde olmaktan uzaktır. Bunu açıkça bilmeliyiz. Ulusal, ince duyguları, düşünceleri anlatan, yüksek deyişleri, söyleyişleri toplamak, onları bir gün önce genel son musiki kurallarına göre işlemek gerekir. Ancak bu yüzeyde Türk ulusal musikisi yükselebilir, evrensel musikide yerini alabilir."

Bugün bu söylemde yer alan "Ulusal, ince duygular, düşünceler, yüksek deyişler ve söyleyişler"in ne olabileceğine ve devletin müzik eğitim politikasının bunlara odaklanmasının ne gibi bir yararı olduğuna değineceğim.

Şu kısa şarkıyı bir dinler misiniz? İlk dinleyişte sözlerin ne hakkında olduğuna dair bir fikrim oluştu, çoğu alaturka şarkıyla aynı konuyu işlediği için; ancak tam olarak ne dediğini anlamak için yapay zeka yardımıyla hızlıca yeni Türkçeye çevirttim:

Neşemden yoksunum, ruhum hüzünlerle dolu.
Aşkımdan umutsuzum, ayrılığa yakalanmışım.
Halim perişan, aklım perişan.
Gönlüm perişan, ömrüm perişan.
Sevginin anısı ağlayarak kaçıyor.
Kavuşma yemini inliyor ve pişman.

Nasıl buldunuz? Size ne hissettirdi?

Bence nefis bir şarkı! Usta elinden çıkma, mükemmel bir sanat eseri! Tek sesli Türk Müziği bu. En üstün örneklerinden biri! Geçen yazımda samimiyetime ikna edemediklerim varsa burada yinelemek istiyorum: bu müziğin dönüştürülmeye veya yerine başka bir şey konmasına ihtiyaç yok! Bunu çoksesli koro veya orkestra için uyarlarsanız, altına piyano veya gitar eşliği koyarsanız başka bir şeye döner; başka bir lezzet olur -kötü olur anlamında demiyorum-. Tıpkı 16. yüzyıldan kalma bu İngilizce halk şarkısının rehabilite veya modernize edilmeye "ihtiyacı" olmadığı gibi Rahmi Bey'in Kürdilihicazkar şarkısının da böyle bir ihtiyacı yoktur.

İhtiyaç olsun, olmasın, böyle bir düzenleme yapılabilir. Neden olmasın? Bakın Vaughan Williams kendi kültürünün bu incisi üzerine nasıl bir fantezi yaratmış. Biri diğerinin yerine geçmez. Her ikisi de ustaca yapılmışsa her ikisi de değerlidir. Herkes beğenmek zorunda değil. Kimse hiç bir eseri beğenmek zorunda değil, ne kadar usta işi olursa olsun. Zevk meselesi. Buna "Sanat ve Oyun" başlıklı yazımda değinmiştim. Bununla birlikte, zevkimize hitap etse de etmese de, ustaca yaratılmış sanat eserlerinin hakkını teslim etmek ve değerli olduklarını kabul etmek zorundayız.

Bir ülkede çok sesli müziğin gelişmesi ve daha eski müzik........

© T24