menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Aşırı ciddi görünmeye çalışan absürt bir “ağırlaştırılmış müebbet”: Meğer o ofise yürümek de suç değilmiş

54 29
11.01.2025

Diğer

11 Ocak 2025

Koca koca kurumlar, koca koca insanlar…

Her imzaları bir hayat anlamına geliyor, her sözleri bir ömrün nasıl geçeceğini belirliyor.

Yetmiyor, ülkeler, büyükelçiler giriyor devreye, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi giriyor, Cumhurbaşkanı, Adalet Bakanı giriyor.

Bir dava düşünün ki üzerine söz söylemeyen kalmamış…

Ve Türkiye’deki en ağır ceza ile sonuçlanmış yargılama…

Koca koca insanlar, koca koca kurumlar, baştan sona tartışılacak bir yargılamayı ağırlaştırılmış müebbet kararı ile sonuçlandırmış…

* * *

Gezi davasını organize etmekle suçlanan Anadolu Kültür Yönetim Kurulu Başkanı Osman Kavala’yı tanımayabilirsiniz…

Hakkında söylenenleri ciddiye alıp sevmeyebilirsiniz…

Hakkında olumlu olumsuz hiçbir yargınız da olmayabilir.

Ya da Kavala’yı tanımış ve çok sevmiş olabilirsiniz…

“Kızıl Soros” diyebilirsiniz örneğin başkaları gibi… “Sivil toplumun hamisi” diye de yorumlayabilirsiniz…

Hiç fark etmez…

Şimdi bu ismin üzerini kapatın. Bir an için hakkındaki düşüncelerinizi bir tarafa bırakın. Adalet duygusu biraz olsun kalanlar, gözünü hırs bürümemiş, iktidar için her şeyden vazgeçmemiş olanlar başarabilir. Bir an için ismi, isimleri unutun.

Bu gözle baktığınızda, cumhuriyet tarihinin en absürt davalarından birinin geldiği son noktayı da açıkça göreceksiniz…

* * *

Gezi davası, firari Gülen cemaati üyesi hâkim, savcı ve polislerin oluşturduğu kanıtlar kullanılarak, yıllarca rafta bekletilen dosyalar esas alınarak açıldı.

Gezi iddianamesine dönüp baktığınızda bu isimlerin yaptığı dinlemeleri, hazırladıkları fezlekeleri, garip suçlamalarını bire bir göreceksiniz.

İddianamede, “o dönemdeki kanıtlar ayıklandı” notu düşülmesi gereği duyulmuş ancak elbette böyle değil…

* * *

İşte bu iddianame uyarınca yapılan yargılama sonunda İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi, Gezi davasında yargılanan sanıkların beraatine ve cezaevindeki sanıkların tahliyesine karar verdi. Herkes şaşkındı.

Elbette bu kurak ortamda böyle bir kararın iktidardan bağımsız olamayacağı yorumları yapıldı.

Ancak kısa sürede böyle olmadığı anlaşıldı.

Cezaevinden çıkmaya hazırlanan Kavala için önce gözaltı, ardından yeni tutuklama kararı verildi.

Herkes bu yeni tutuklama kararının nasıl verilebildiğini anlamaya çalışıyordu.

Kavala, ilk tutuklandığında hem 15 Temmuz hem de Gezi eylemleri nedeniyle suçlanmıştı. İki ayrı suçtan hakkında tutuklama kararı verilmişti. Ancak savcılık, talep bile olmadan, resen, Kavala’nın 15 Temmuz suçlamaları yönünden tahliyesini istemiş, hakimlik de tahliye kararı vermişti.

Hesapta Gezi davasından beraat edeceği yoktu.

Beraat kararı çıkınca, apar topar, daha önce tahliye istediği dosyayı gündeme alan savcılık, yeniden tutuklama istedi ve Kavala’nın cezaevinden çıkmasının önüne geçildi.

Ancak bir sorun vardı. AİHM, daha önce bu suçlamalar yönünden ihlal kararı vermişti.

Aceleden bu nokta atlanmıştı.

Bunun üzerine yine 15 Temmuz iddiaları yönünden ama bu kez casusluk suçundan tutuklama kararı verildi. Casusluktan tutuklama verilince, hükümeti........

© T24


Get it on Google Play