menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Hukuka izin vermeyen açık kapılar

9 10
10.03.2025

Diğer

Konuk Yazar

10 Mart 2025

Siyasetin sınırı, hukuktur. Hukukta ve yargıda kapalı kapılar ve kapıları tutanlar yoktur.

Prof. Dr. A. Ülkü Azrak “Siyasallaşan Yargı” başlıklı yazısında; yazı başlığının “hukukun sefaleti” ya da “yolunu kaybeden hukuk” olabileceğini yazmıştı.

Sayın Azrak’a göre; “Bir ülkede hukuk kurallarının yaşama geçirilmesi üç düzlemde oluşan bir süreçtir; yasama, yürütme ve yargı. Yasama, yazılı hukuku yaratan ve böylece hukuk düşüncesini hukuk gerçekliğine dönüştüren en önemli mekanizmadır. Bu mekanizma genel ve soyut nitelik taşıyan yazılı hukuk kurallarını, yani yasaları yaparken toplumun hukuk inancına ve Anayasada beliren iradesine aykırı davranma özgürlüğüne sahip değildir. Bir siyasal kadroyu iktidara getiren çoğunluk da o iktidara, onu sınırlayan daha üst düzeydeki temel hukuk kurallarını, yani Anayasa normlarını göz ardı etme yetkisini vermiş sayılamaz. Çünkü o çoğunluk Anayasanın oluşturulmasını sağlayan kendi iradesine bağlı kalmak zorundadır. Bütün bunlar, demokratik hukuk devletinde yasama işlevinin dayandığı siyasal gücün hukuk kurallarıyla çevrelenmiş olduğunu, başka bir söyleyişle siyasetin hukukla sınırlanmış olduğunu gösteren olgulardır.”

Eğer hukuk siyasetin baskısıyla yolunu kaybederse; hukukun sefaleti yaşanır. Bu yüzden Yürütme siyasal iktidarın bir parçası olarak yasaya uymalıdır… Yasama tarafından konan hukuk kurallarına uygun hareket etmelidir. Bir başka anlatımla Yürütmenin yasalar çerçevesinde hareket etme zorunluluğu hukuk kuralları ile siyasetin sınırlandırılması demektir.

Yargı, hukuksal denetim organıdır. Siyasetin gerekleri ve politikalar yargıyı ilgilendirmez, yasaya ve hukuka bağlılık ilkesi, yargıyı siyasal etkilerden korur. Yargı siyaset yapmaz ve bu yargının “sübjektif tercihlerine göre karar vermesini” önler. O yüzdendir ki; herhangi bir siyasal ve toplumsal sorunun çözümü yargıya bırakılmaz. Siyasal konular ve tartışmalar, toplumsal sorunların çözümü yargının işi değildir. Yargı kararlarında baskıyla yaratılan siyasal çözümler hukuka olan inancı ve yargıyı sarsar.

Sayın Azrak’ın yazısında yer alan bu görüşlere göre yargıya dışarıdan baskılarla karar aldırılmasını sağlamak ne kadar tehlikeli sonuçlar yaratıyorsa; yargının içinde yaratılan hukuka aykırı kararlar ve yasalar da bir o kadar vahim sonuçlar doğurur.

Adaletin kapısı olmaz, hukukun kapıları kilitlenmez!

Her adliye kapısı, adalete açılan kapı değildir. Adaletin kapısı kilitsiz, adliye kapısızdır.

Günümüzde adliyelere saray diyorlar. Çok sıkı barikatlarla korunuyor. Görkemli kapıları, uzun koridorları var. İçindeki kapılar ve koridorlar korucuları tarafından korunuyor. Kapılar ve koridorlar kilitli, giremiyorsunuz…Yasaktır, yasaya ve yargıya geçiş kapalıdır!

20 yüzyıl Türk Edebiyatının şaheseri olan İnce Memed hukuk söz konusu olduğunda akla gelen romandır. İnce Memed bir eşkıya; bir haydut, bir asi, bir kanunsuzdur, sisteme başkaldırmıştır. Köylülere eziyet eden ve onları acımasızca sömüren Abdi Ağa’yı öldürmüştür ve dağa çıkmıştır. Kanunla, ağalıkla, toplumu ezenlerle çatışmaktadır.

Peki kanunlara karşı gelen bir eşkıya nasıl olmuş da bir halk kahramanına dönüşmüştür? İnce Memed yasalara, hukuka, adalete kapıları kilitleyenlere karşıdır.

Kapalı kapılar adliyenin midir? Kapalı kapılar sarayların........

© T24