Vildan Atasever 25 yıl sonra yeniden tiyatro sahnesinde; ‘Küçük Balkon’un hikâyesini, yazarı Can Kılcıoğlu’ndan dinleyin
Diğer
25 Ocak 2025
Can Kılcıoğlu'nun yazıp yönettiği ve Vildan Atasever, Nazlı Senem Ünal ile Deniz Karaoğlu'nun rol aldığı Küçük Balkon, 16 Ocak’ta prömiyerini yaptı.
Tecrübeli oyuncu Vildan Atasever’i 25 yıl sonra yeniden tiyatro sahnesinde izlediğimiz Küçük Balkon, tadilatı yarım kalmış bir evin salonunda geçiyor. Oyun, başlangıçta bir kadın-erkek ilişkisini ele alırken, ablanın bir anda eve gelişiyle abla- kız kardeş arasındaki hesaplaşmaya ve derin bir kız kardeşlik öyküsüne dönüşüyor.
Annenin hastalığı nedeniyle yarım kalan ev tadilatı, karakterlerin anneleriyle olan eksik kalmış meselelerini de gün yüzüne çıkarıyor. Eşyaların üzerindeki örtüler kalktıkça, saklı kalmış tüm konular da yavaş yavaş gün yüzüne çıkıyor.
29 Ocak'ta Fişekhane'de ve 1 Şubat'ta Alan Kadıköy'de tekrar seyirciyle buluşacak olan Küçük Balkon’un yazarı ve yönetmeni Kılcıoğlu, oyuna dair bilinmeyenleri T24’e anlattı.
- Küçük Balkon’un hikâyesini sizden dinleyelim ve yazarken sizi en çok etkileyen şey neydi? Ayrıca oyunun adının Küçük Balkon olmasının özel bir anlamı var mı?
Aslında çok başka bir hikâye yazmaya başlamıştım. Tamamen bir ilişki hikâyesiydi. Zamanla uğraşa uğraşa, dönüşe dönüşe Küçük Balkon’a kadar geldik. Bir ilişki hikâyesi gibi başlayıp sıkı bir kız kardeşlik öyküsüne dönüşen bir oyun oldu.
Ben genelde küçük ve basit olanın peşinden gidiyorum. Bu anlatım, bana daha oyuncaklı daha derinlikli geliyor. Hayatta bazen küçük bir hediye anahtarlık, bazen unutulan bir anı, mesela otobüste unutulan bir atkı çok büyük, sert olaylardan daha çok etkileyebiliyor insanı. Mesela bir sokakta duvara spreyle yazılmış tastamam bir yazıdan çok, yarım kalmış bir yazı ve yerde o tutukluk yapmış spreyi anlatmak daha çok heyecan veriyor bana. Bu, anlatmayı seçtiğim ‘kara komedi’ türüne daha çok hizmet ediyor.
O basitlik ve sadeliği de bence Küçük Balkon ismi çok güzel tamamlıyor. Nefes alacak yer bulmaya çalışıyoruz. Küçücük evlerin içine sıkışıyoruz. Bir anda gökyüzünü görebildiğimiz tek yerin malesef ufacık bir balkon olduğunu fark ediyoruz. Ve bu aslında kendimize ait tek yer. Nefes alabildiğimiz tek alan. Fakat bazen bulduğumuz o yer, kendimize ait o balkon, bir başkası için bir özlemi veya bir yası temsil edebiliyor. O yüzden balkon küçük ama etkisi büyük.
Bir de Küçük Balkon’un biraz kişisel bir tarafı da var. Babam 4 yıl önce vefat etti. Sert ve zor bir hastane süreci yaşadık. Çok fazla zor duyguyu iç içe yaşadım. O kadar çok duygu yaşadım ki, bu duyguları ayırt edebilmem çok zaman aldı. Sonra bu kuvvetli duyguları bir şekilde bir şeye, bir işe dönüştürmek istedim. İstemekten de öte, dönüşmesi gerekiyordu. Küçük Balkon’a ilham olan ilk yer aslında o hastane süreciydi.
- Hikâyeniz kadın karakterler üzerine kurulu. Bu karakterlerin hikâyesini erkek bir yazar olarak yazmak nasıl bir deneyimdi? Abla-kız kardeş ilişkisini yazarken kendi hayatınızdan sizi etkileyen kişisel deneyimleriniz oldu mu?
Ben kadınların arasında büyüdüm. Anneannem, annem, teyzem, ablam ve kuzenimle beraber büyüdüm. Onlardan çok şey öğrendim. Çok renkli bir yerdi orası. Ve çok keyifliydi, çok zengindi. Ablam (Doğa Kılcıoğlu) da hayattaki ilk oyun arkadaşım ve sırdaşım. Yazarken tüm bu dünyadan ve ablamdan, orada yaşadığım tanıklıklardan çok etkilendim ve beslendim.
Ve tabii tüm feminist aktivist kadın arkadaşlarımdan destek aldım. Nihayetinde iki kadın karakter yaratıyordum, bir kız kardeşlik anlatacaktım ve ‘erkek’ refleksiyle/ bakışıyla yazmak olasılığı ve riski hep vardı. Bu tuzağa düşmemek için çok çalıştım. Ve ayrıca ekibimizin çoğu kadın. Yani özetle çevremdeki tüm kadınlar sürekli kenarda ‘kadınlara ait her eylemin/ anlatımın/ kelimenin’ hikâyedeki........
© T24
