Kasım ayında kaçırılmaması gereken dört tiyatro oyunu

Diğer

T24 Haftalık Yazarı

01 Kasım 2025

Hellolarca* diyerek yeni sezona enerjik, neşeli ve ümitli bir giriş yapalım!

Aslında Eylül’de başlamayı planlamıştık ama kabul ediyorum, biraz tembellik ettim; sezon açılışını Kasım’a sarkıttım. Ama olsun, bence her şey olacağına varır. Hem biraz gecikmiş başlangıçlar, genelde en keyifli olanlardır.

Şu sıralar kafamda dönüp duran deli sorular var: “İçinde bulunduğumuz ekonomik durum biz izleyicileri ve sanatçıları nasıl etkileyecek?”, “Klasik sahne sanatları müzelik bir hâl mi alacak?”, “Yoksa bizi heyecan verici, çağdaş yapımlar mı bekliyor?” gibi…

Sezon boyunca bu sorulara hem izlediklerimle hem de yapacağım söyleşilerle cevap arayacağım; belki de her oyunda, her sohbette bu soruların yeni bir yankısını bulacağız.

Öte yandan şimdiden söyleyeyim; bu yılki seçkilerimde alternatif, çağdaş ama kökleri sağlam klasik temellere dayanan yenilikçi tiyatro oyunlarına ve performanslara öncelik vereceğim.

Çünkü yaz boyunca birkaç yabancı tiyatro oyunu ve performans izleme fırsatım oldu, bazıları gerçekten acayip işlerdi! Ve açık konuşayım: Bizim de hiç eksiğimiz yok. İsteyince yapıyoruz hem de çok iyi yapıyoruz.

Neyse, uzun zamandır tiyatroya dair yazmadığım için “dilim şişmiş” durumda, o yüzden daha fazla gevezelik etmeden sizi yeni sezonun ilk seçkisiyle baş başa bırakıyorum.

Hazırsanız, perde açılsın!

Kalabalık Sofra, giderek yalnızlaştığımız bir dünyada aidiyet arayışımız ve birlikte olma arzumuz üzerine kurulmuş çağdaş ve farklı bir performans.

Bir masa etrafında toplanan altı kişi, masayı kuruyor, dağılıyor. Yeniden kuruyor, yeniden dağıtılıyor. Sonra bir kez daha kuruyorlar; inatla ve ısrarla.

Her seferinde biraz daha eksiliyor, biraz daha çoğalıyorlar belki ama yine de bir masanın........

© T24