menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

İstanbul Devlet Senfoni Orkestrası'nın dünü, bugünü, yarını: “Geliyoruz” dediğimizde dünyaca başarılı orkestralar arasında yer alıyoruz

8 1
04.10.2025

Diğer

T24 Haftalık Yazarı

04 Ekim 2025

İstanbul Devlet Senfoni Orkestrası müdürü ve keman sanatçısı Aycan Küçüközkan

Türkiye’nin en köklü müzik kurumlarından biri olarak 80 yıla yaklaşan bir geleneği sürdüren İstanbul Devlet Senfoni Orkestrası (İDSO), hem sahnedeki başarıları hem de kurumsal yapısıyla klasik müzik yaşamının merkezinde yer alıyor. Bir orkestranın yalnızca sanatsal üretimiyle değil, aynı zamanda idari işleyişiyle de nasıl ayakta durduğunu gösteren bu yapı, kuşaklar arasında aktarılan bir bayrak yarışı niteliği taşıyor.

İstanbul Devlet Senfoni Orkestrası müdürü ve keman sanatçısı Aycan Küçüközkan; çocuk yaşta başlayan müzik yolculuğunu, sahnedeki enerjiyi yönetim sorumluluğuyla birleştiren deneyimini, başkemancının rolünden turne heyecanına, genç kuşaklara ulaşma çabalarından dijital projelere uzanan vizyonunu T24’e anlattı.

- Müziğe olan ilginiz ne zaman ve nasıl başladı? Kemanı seçmenizde ve bu alanda ilerlemenizde sizi etkileyen, ilham veren kişiler ve olaylar nelerdi?

Aslında aileden gelen bir ilgi müzik benim için. Teyzem keman çalıyordu ve onu ziyarete gittiğim zaman kemanını hep izlerdim, bakardım, bir ilgi duyardım. Sonrasında, ilkokulda mandolin dersleri almaya başladım. İlkokulda klasik müzik dersleri ve hafta sonu kursları olurdu. Klasikleşmiş mandolin kurslarına gittim. Tabii benim çok ilgim vardı. Bunun üzerine annem de bu ilgimin karşısında beni konservatuvara sokmak, imtihanlarına girmemi istedi.

Bu konuda aslında o kadar yabancıydım ki; teyzemin keman çaldığını biliyordum ama profesyonel anlamda bu işin içine girebilmem için böyle bir eğitime başlamam gerektiğini bilmiyordum. "Nasıl olur? Nasıl başlayacağım?" diye sorduğumda, "Sınava gireceksin" dediler. Ne ile karşılaşacağımı hiç bilmiyordum. Sınavı başarıyla geçtim. Sonrasında konservatuvar öğrencisi olarak keman bölümünde okumaya başladım.

Ailemizde sadece ben değil, teyzemin haricinde kuzenlerim de keman çalıyor. Viyolonsel kuzenim var. Biraz sanata karşı yatkınlık da var ailede. Dayım resim ve heykel yapıyor. Aslında sanata duyarlı bir aileden geliyorum. Bu müziğe yabancı olsalar da benimle birlikte çok büyük bir ilgileri başladı. Bilmiyorum, sonuçta bir duyarlılık meselesi her şeyden önce önemlidir. Böyle bir başlangıç yaptım. Sonrasında da zaten okulu bitirdikten sonra orkestracı olmak istedim, orkestrada keman çalmak istedim. Olaylar bu şekilde gelişti.

- Bir keman sanatçısısınız ve bunca yıllık sanat kariyerinizin ardından bir senfoni orkestrasının müdürü olarak hayatınıza devam ediyorsunuz. Bir sanatçı iken idareci bir lider olmak sizi nasıl değiştirdi? Zorlukları ve sorumlulukları neler oldu?

Orkestrada keman çalmayı çok seviyorum. Arkadaşlarımla birlikte o enerjiyi paylaşmak, birlikte çalışmak çok mutlu olduğum bir şey. Evet, bir yönetici pozisyonuna geçtim ama yönetici olarak da yalnız değilim. Beş arkadaş birlikte yapıyoruz yönetimi. Ben müdür olarak görünsem de orkestrayı beş kişi yönetiyoruz ve orkestramdaki arkadaşlarımın desteğiyle yapıyorum bunu. Bunun verdiği sorumluluk, bize çok daha farklı bir duygu veriyor. Bir kere her şeyden önce orkestrada çaldığınız zaman, orkestradaki çalışma düzeninde ve sisteminde sizi mutlu eden şeyleri aslında çok iyi biliyorsunuz çünkü orkestranın içindesiniz.

Müdür olduğunuz zaman da onlar için yapmak istediğiniz şey, mutlu ve çok rahat bir çalışma ortamı yaratmak. Bunun için uğraşıyoruz. Sistemi içinden geldiğim için biliyorum. Önemli olan, müdür olduğunuz zaman orkestrayı bir bütün olarak düşünüp uyum içerisinde götürmek. Açıkçası, müdür olunca farklı bir şey olmuyor. Sorumluluğunuz çok yükseliyor ama birlikte çalışmanın heyecanı da daha farklı oluyor bence.

- Bir senfoni orkestrasının müdürü ne yapar?

Bir idari kısmı, bir de sanatsal kısmı var. İdari kısım çok şeyi kapsıyor. Bir kere her şeyden önce, ilk yönetime geldiğiniz zaman, "İlk önce orkestram için ne yapabilirim?" diye düşünüyorsunuz. Birinci ve en önemli madde bu. İkincisi, "Orkestramızın sezon programı için en başarılı şekilde ne gerçekleştirebiliriz?" diye düşünüyorsunuz. Bunun yanı sıra, bu programı yaparken dünyaca ünlü şef ve solistlerimizi getirmek istiyoruz. Aynı zamanda Türkiye'deki yetenekli gençlerimize yer vermek istiyoruz. Hepsini bir arada en başarılı şekilde nasıl yapabiliriz? Bunun lojistik ve teknik çalışmaları var. Programlama var. Bunlar biraz detaylı idari kısma giriyor. Mali bütçe ve sürdürülebilirlik kısmı var. Sponsorluk ve destek kısmı var. Yani bunlar hem idari hem de sanatsal bakımdan fazla detaylar.

Dışarıdan bir solist ya da şef getiriyorsunuz. Bir programı gerçekleştiriyorsunuz. Sanki öyle gözüküyor ama arkasındaki detaylar gerçekten çok fazla. Önemli olan o gelen solistleri ve şefleri burada çok iyi ağırlamak, onları, orkestramızın seviyesini, başarısını onlarla birlikte belli bir düzeye getirmek. Çok fazla detay var aslında. Duygusal anlamda burada her şeye yetişmek istiyorsunuz. İnşallah arkadaşlarımızla birlikte, hep birlikte, orkestramla birlikte bunu gerçekleştirmeye çalışıyoruz.

- Devlet Tiyatroları’nda ya da Devlet Opera ve Balesi’nde çift unvan vardır. İşte Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürü ve Genel Sanat Yönetmeni gibi. Sizde de böyle bir şey var mı? Provalarda, keman sanatçısı da olduğunuz için, müdahil olabiliyor musunuz?

Provalarımızda bizim konzertmeisterlarımız (başkemancı) var. Onlar zaten orkestramızın bir sözcüsüdür. Başkemancılar orada şef ve orkestra arasındaki dengeyi yöneten kişilerdir. Bütün denge onların himayelerinde orkestraya yansır. Yönetim burada ikinci plandadır. Evet, gerektiği zaman öne çıkar ya da müdahale etme olayı olabilir. Tabii ki sonuçta yönetsel ve idari işlere de bakıyoruz ama provalarımızda ve sanatsal anlamda bu işi başkemancılarımız görür. Aynı zamanda teknik kurulumuzu da atlayamam. Bütün grup şeflerimiz de provalarda oluyor. Grup şeflerimizin de düşünceleri ve etkisi çok büyük. Önemli olan burada yönetimsel anlamda işleyişi düzgün bir şekilde ilerlemesi için ortamı sağlıklı tutmak. Yönetimin işi budur.

- İstanbul Şehir Orkestrası 1945'te kuruluyor. 80 yıllık bir geçmişi var. 1972'de de İstanbul Devlet Senfoni Orkestrası kimliğini alıyor. Biraz bunu anlatmanızı........

© T24