Boğaz manzaralı bir sahnede izleyebileceğiniz tiyatro oyunları; Müzede Sahne’nin Sanat Yönetmeni Ayşe Draz anlatıyor |
Diğer
T24 Haftalık Yazarı
30 Ağustos 2025
Karşılaşmalar ve Ötesi temasıyla düzenlenecek Müzede Sahne bu yıl, 4-7 Eylül 2025 tarihleri arasında Sakıp Sabancı Müzesi’nde izleyiciyle buluşacak. Sabancı Vakfı’nın ana desteğiyle uzun yıllardır devam eden Gösteri Sanatları Günleri, sanat yönetmenliğini Ayşe Draz’ın üstlendiği çok katmanlı programıyla, farklı disiplinleri bir araya getiriyor. Boğaz’a nazır Atlı Köşk’ün tarihi atmosferinde gerçekleşecek programda uluslararası yapımlar, yerli prodüksiyonlar, çocuk oyunları ve genç sanatçılara alan açan bahçe gösterimleri yer alıyor.
Müzede Sahne'nin Sanat Yönetmeni Draz; Müzede Sahne’nin ortaya çıkış hikâyesini, Karşılaşmalar ve Ötesi temasının gerekçelerini, Atlı Köşk’ün tarihî belleğinin dramaturjiye etkisini, Boğaz’a nazır sahnede çalışmanın avantaj ve zorlukları ile 2025 programının öne çıkan yapıtları ve atölyelerini T24'e anlattı.
- Dünyanın birçok yerinde müzelerde tiyatroya rastlıyoruz. Ancak Müzede Sahne farklı; çünkü yalnızca sergilere ev sahipliği yapan bir kurumda değil, aynı zamanda kendi başına müzelik değere sahip yaklaşık 100 yıllık bir köşkün içinde/bahçesinde gerçekleştiriliyor. Böyle bir mekânda tiyatro sahnelenmesi fikri nasıl ortaya çıktı?
Müzede Sahne fikrinin sahibi Sakıp Sabancı Müzesi müze ekibi ve yönetimi ve bu sene de gene Sabancı Vakfı desteğiyle hayata geçiriyoruz. Beni sanat direktörlüğünü yapmam için davet ettiklerinde bu etkinlik zaten 6 yıldır devam ediyordu ve de benden önceki sanat direktörü Emre Koyuncuoğlu’nun çok değerli yönetiminde biz de (Tiyatro Hemhal ekibi) katılımcı sanatçılar olarak Müzede Sahne’nin programlarında yer almıştık. Beni sanat yönetmeni olarak davet ettikleri ilk sene 2023 yılında, müze ekibi ile beraber ve de temamızı “hep yan yana” olarak belirleyerek, karşılıklı olarak birbirimizi tanımamıza imkan sağlayan ilk etkinliğimizi gerçekleştirdik. Benim için Fıstıklı Teras’ta kurulan ana sahnenin imkanları ve imkansızlıklarını bilmek, müzenin potansiyel seyircisini ve müze bahçesindeki farklı açık alanları tanımak çok önemliydi çünkü gösterimlerin içinde yer aldığı mekan ve karşılaşacağı, veya karşılaşmasını hayal ettiğim seyirci ile programı şekillendirmek istedim. Müze tarafı da başından beri bu etkinlik ile gösteri sanatları alanında çalışan gençlere ve sanatçılara bir alan açmak istediklerinin altını çiziyordu.
Benim yaklaşımıma göre müze, Müzede Sahne ile hem fiilen canlı ve aracısız icra edilen gösteri sanatlarıyla kapalı sergi alanları dışındaki farklı mekanlarını ‘canlandırıyor’ ve böylece sanat izleyicisiyle farklı ilişkilenme biçimlerine olanak tanıyor, hem de her sene farklı bir tema altında sadece sezondan bir seçkiye yer vermekle kalmayıp potansiyel seyircisi için Müzede Sahne deneyimine özgü bir seyir ve deneyim alanı da kurguluyor.
- Müzede Sahne’nin her yıl farklı bir tema etrafında şekillendiğini biliyoruz. 2025’teki Karşılaşmalar ve Ötesi temasını belirlerken hangi ihtiyaçlardan, toplumsal veya sanatsal gözlemlerden yola çıktınız?
Çok sevdiğim Semih Fırıncıoğlu’nun sanat disiplinlerine dahil yaptığı bir ayrım var; aracılı ve aracısız sanatlar. Aracısız sanatlar, yaratımın ve alımlamanın aynı anda gerçekleştiği, karşılıklı anlam üreten tarafların söz konusu olduğu disiplinleri kapsıyor, yani canlı icra içeren dans ve tiyatro gibi tüm gösteri sanatları disiplinlerini. Gösteri sanatlarının mümkün kıldığı ve söz konusu iki tarafın etkileşim içinde olduğu süreçte, karşılıklılık ve dolayısıyla birbirine bağımlılık söz konusu. Bu anlamda gösteri sanatları gerçek bir ‘karşılaşma’ alanı kuruyor. Ben de bu sene Karşılaşmalar ve Ötesi teması ile temelde sahne ile seyir yerinin bir karşılaşma alanı olduğunu, sahne dediğimizin bazen hayatı temsil ederek bazen ise kendi gerçekliğini inşa ederek kurduğu oyun alanlarında aslında seyirci, oyuncu, dansçı, performansçı ayrımına gitmeden hepimizin birer katılımcı olduğunu ve ortak bir sürece dahil olduğumuzu hatırlatmak istedim. Sanki toplumsal olarak da ihtiyaçlarımız benzer bir doğrultuda. Birbirimiz üzerinde bir iktidar veya hiyerarşi kurmadan birlikte ve dayanışma içinde düşünebileceğimiz alanlara çok ihtiyacımız var. Hatta bu sene Fuayede Karşılaşmalar ve oyun ertesi söyleşileri özellikle birlikte düşüneceğimiz alanlar olarak kurguladık. Karşılaşma, sadece oyun süresiyle sınırlı kalmıyor, ötesine de taşıyor. Fuayede Karşılaşmalar, seyircilerin izleyecekleri işleri kendileri için daha kolay anlamlandırabilmelerine yardımcı olmak üzere alandaki uzmanlar Aylin Alıveren ve Özlem Hemiş’in işlere özgü bağlamları sunmasından oluşuyor. Oyun ertesi söyleşiler ise, sadece seyircilerin merak ettiklerini sahnedekilere sorması değil, sahnedekilerin de aslında çok merak edip maalesef çok ender alabildikleri geri bildirimleri direk seyirciden almalarına imkan sağlayan bir alan. Sahne ve seyircilerin birlikte seyre çıktıkları ortak bir yolculuğun farklı durakları gibi düşünüyorum.
- Uzun yıllar tiyatroda asistanlıktan yönetmenliğe uzanan farklı deneyimleriniz var. Bu birikiminiz ışığında soracak olursam: Atlı Köşk’ün tarihî belleği, Müzede Sahne’nin dramaturjisine ve genel sanat yaklaşımına nasıl yön veriyor?
Ben aslında........