Bilgi, duruş, politika anlamında gecenin kazananı Harris oldu

Diğer

11 Eylül 2024

Amerikan başkanlık seçimlerine sadece sekiz hafta kaldı ve seçimi kimin kazanacağı hâlâ belirsizliğini koruyor. Bazı araştırmalara göre Trump ulusal oy oranlarında 1 puan ile, bazı araştırmalarda ise Kamala Harris 2 puan ile önde. Ancak bu farklar, hem araştırmaların hata payı içinde yer alıyor hem de Cumhuriyetçi seçmenlerin kamuoyu yoklamalarında daha az temsil edildiği ve anketlerin Demokratlar lehine yanılabildiği biliniyor.

Daha da önemlisi, Amerikan başkanlık seçimlerinde seçmenler doğrudan başkanı seçmiyor; başkanı seçecek delegeleri seçiyorlar. Bu nedenle ulusal çoğunluğu kazanmak kadar, kritik eyaletlerde zafer elde etmek de büyük önem taşıyor. Nitekim 2016 seçimlerinde Hillary Clinton, ulusal halk oyunun yaklaşık 2,9 milyon fazlasını almasına rağmen, kritik eyaletleri kaybettiği için başkanlığı kaybetmişti. Kritik eyaletlere baktığımızda ise Harris ve Trump arasındaki yarış daha karmaşık bir hal alıyor. Harris, "Pas Kuşağı" olarak adlandırılan, sanayisizleşme sorunu yaşayan bazı bölgelerde küçük bir üstünlük sağlarken, Trump’ın "Güneş Kuşağı" eyaletlerinde öne geçtiği görülüyor.

Elbette önemli olan sadece rakamlar değil. Artık seçim uzmanı sayılabilecek hepimiz biliyoruz ki anlık rakamlar kadar eğilimler de seçimin sonucunu tahmin etmede önem taşıyor. Harris’in Biden’ın adaylıktan çekilip kendisinin aday gösterildiği ilk haftalarda yakaladığı ivmenin durma noktasına geldiği, hatta düşüşe geçtiği gözlemleniyor.

Tam da bu nedenle dün gece Harris ve Trump arasında geçen tartışma siyasetle giderek daha fazla içli dışlı olan Amerikan toplumunu ekranları başına kilitledi. Çünkü pek çok gözlemciye göre bu kadar yakın bir yarışta bu tartışmanın ardından anketlerde Harris lehine keskin bir değişim yaşanmazsa, Amerika’nın ikinci bir Trump başkanlığına doğru yelken açtığını varsayabilirdik.

Dün gece 2024 seçimlerinin ikinci tartışmasıydı. Ancak ilk tartışmada adaylardan biri farklıydı. Üstelik 27 Haziran gecesi yapılan ilk tartışmada Biden ve Trump karşı karşıya geldiklerinde Amerikan seçmenleri ne bekleyeceklerini aşağı yukarı biliyordu. Ya da bildiklerini sanıyorlardı. Her iki adayın başkanlığında bir dört yıl geçirmiş ve üstelik iki adayı daha önce de karşı karşıya görmüştü. Ama belki de hiç kimse bu derece açık bir biçimde Amerika’yı gelecek dört yılda yönetmeye aday olan bir adayın iki cümleyi dahi bir araya getirmekte bu derece zorlanacağını beklemiyordu.

Tartışma sırasında Biden’ın yorumlarına yanıt veren Trump, Biden'ın şok edici performansını özetleyecekti: "Cümlenin sonunda ne dediğini gerçekten bilmiyorum. Bence o da ne dediğini bilmiyor."

Netice olarak ne dediğini bilmeyen Biden tartışma sonrasında anketlerde dibi görünce apar topar istifa etmek zorunda kaldı. Bir tartışma Harris’e Amerikan’ın ilk kadın başkanı olmasının yolunu açacaktı; başka bir tartışma ise onu çok kolaylıkla kapayabilirdi.

Harris ve Trump yaşamları birbirleriyle pek çok şekilde kesişmiş olmasına rağmen, 10 Eylül gecesine kadar hiç aynı ortamda fiziksel olarak bulunmamışlardı. Şimdi ise ilk kez aynı sahnede yer alacaklardı. Üstelik bu birliktelik içerisinde pek çok bilinmezi barındırıyordu.

Trump yargılanan bir “suçlu”ydu. Harris televizyonlarda Trump karşısında adaleti temsil eden savcı rolünü mü oynayacaktı?

Trump bir erkekti. Cumhuriyetçi Parti Kongresine “this is a man’s world/bu bir erkek dünyası” şarkısı eşliğinde çıkmış; siyasi söylemini kadınların toplumda yerlerini bildiği, erkeklerin güçlü olduğu bir altın çağa duyduğu nostaljik özlem ile şekillendirmişti. Bu dinamik “düşük zekâlı” diyerek sürekli aşağıladığı bir kadının karşısına eşit bir şekilde yerleştirildiğinde performansını nasıl etkileyecekti? Seçmenler bir kadın lideri benimseyecekler miydi?

Harris sakin ve güler yüzlü bir siyasetçi olarak öne çıkarken, Trump öfkesine hâkim olmakta zorlanıyordu. Bu dinamik iki adayın mikrofon kuralı tercihlerine de yansıyacaktı. Harris, bir aday konuşurken diğerinin müdahale etmesine olanak tanıyacak şekilde mikrofonların açık kalmasını savunurken, Trump (kendine engel olamamaktan korktuğu için) mikrofonların kapanmasını isteyecekti. Neticede mikrofonların kapalı tutulacağı bir tartışma yapılmasına karar verilmiş olsa da Trump öfkesine hâkim olabilecek miydi? Kim kimi daha fazla zorlayacaktı?

2016 seçimlerinde Hillary Clinton Trump ile yaptığı tartışmadan kendisinin müesses nizamın adayı olduğu iddiasını perçinleyerek çıktı. Clinton’ın Trump seçmenlerinin en az yarısının bir avuç sefil olduğunu canlı yayında söylemesi Trump seçmenlerini Trump etrafında daha da kenetleyecekti. Tartışma sonrası anketler tartışmayı Clinton’ın kazandığını söylese de........

© T24