Diğer
T24 Haftalık Yazarı
15 Eylül 2024
Bu yaz Gipsy Kings'i, Harbiye Açıkhava Tiyatrosu'nun müziği katmanlandıran dokusunda izleme şansım oldu. Çok güzel bir performanstı. Seyirciyi de dahil eden, sahnedekilere yakın performans gösterdiğimiz, alkışlarla katıldığımız ve birlikte söylediğimiz bir konserdi. O coşkunun içinde önümde oturan bir adam dikkatimi çekti. Konser boyunca elinden telefonunu düşürmedi. Sadece sahneyi değil; biz seyircileri, yanındaki kadını, kendisiyle birlikte yanındaki kadını, otururken, dans ederken, şarkılara eşlik ederken, dikey ve yatay, hatta eğik kadrajdan… çekti, çekti… Hatta o kadar ki bir ara ben de konseri onun ekranından izlemeye başladığımı fark ettim. O zaten bütün konseri kendi cep telefonunun ekranından izlemişti.
Murathan Mungan, Şairin Romanı'nda; "Ne tuhaf! İnsanoğlunun yaşamda en geç keşfettiği şey şimdiki zamandı. İnsan içinde yaşadığı ânı derinleştirmeyi zamanla, yani zamanı azaldıkça öğreniyordu" der. Tam da öyleydi. Şimdiki zamanı ekranların ardına taşıyıp çıplak gözle görmeyi bıraktığımızdan beri, kokuları, sesleri, dokuları ve hatta tatları tam hissedemez olduk. İşin kötüsü, aradaki kaybın farkında bile değiliz. İleride izlemek hevesiyle kaydettiğimiz anlar, aslında kendi akışında yaşanamıyor. Sanatçının gözlerinin içine bakmak yerine telefon ekranına sıkıştırdığımız konser, fotoğrafını çekmek için soğuttuğumuz yemek… Duyularımıza mesafelendirilmiş oluyor.
Oysa bir anıya sahip olmak için önce onu yaşamak gerekiyor. Yaşanmamış duygunun........