Küresel ısınmanın kadehlerimize etkisi: Şarabın tadı ve coğrafyası nasıl değişecek?
Diğer
20 Aralık 2025
İklim değişikliği, kadehlerimize doldurduğumuz şarabın tadından tutun da yetiştiği coğrafyaya kadar her aşamayı yeniden şekillendiriyor. Üzüm bağları, alışılmış mevsim döngülerinin dışına çıkarak ısı rekorları, kuraklıklar ve aşırı hava olayları karşısında hayatta kalma mücadelesi veriyor. Bu durum yalnızca şarap tutkunlarını değil, üzüm yetiştiricilerini ve sektörün tüm paydaşlarını yakından ilgilendiriyor. Gelin, iklim krizinin asma üzerindeki biyolojik etkilerinden tutun, Bordeaux gibi kadim şarap bölgelerinin karşılaştığı zorluklara; bağcılığın daha serin iklimlere kayışından, üreticilerin geliştirdiği uyum stratejilerine ve gelecekte bizleri nasıl bir şarap dünyasının beklediğine kadar konuyu tüm boyutlarıyla inceleyelim.
Gezegen ısındıkça üzüm asmaları da bu değişime tepki veriyor. Yükselen sıcaklıklar, üzümlerin biyolojik ritmini hızlandırarak erken olgunlaşmaya yol açıyor. Özellikle büyüme ve olgunlaşma döneminde sıcaklığın artması, üzümlerin daha hızlı şeker biriktirmesine ve böylece ideal hasat tarihinin öne çekilmesine neden oluyor . Bu hızlı şeker birikimi, elde edilen şaraplarda alkol derecelerinin yükselmesine yol açarken, olgunlaşma sürecinin kısalması üzümdeki doğal asit miktarını düşürüyor. Asidite kaybı, şarabın tazelik ve denge hissini zedeleyerek şarapların yapısında değişimlere neden oluyor . Örneğin, Fransa’nın ünlü Saint-Émilion bağlarında son 40 yılda üzüm hasadı tarihinin yaklaşık 20 gün öne geldiği, buna paralel olarak şarapların alkol derecelerinin ortalama %2 yükseldiği rapor edilmiştir . Bu, daha sıcak büyüme mevsimlerinin doğrudan bir sonucudur.
Sıcaklık artışının bir diğer sonucu da aroma ve renk bileşenlerindeki dengesizleşme olarak karşımıza çıkıyor. Üzümler ideal olgunluğa erişmeden hasat edilmek zorunda kalınca istenen kompleks aromatik profil tam gelişemeyebiliyor . Aşırı yaz sıcakları ve ısı dalgaları sırasında asmalar strese girerek üzümlerin fenolik bileşik dengesini bozabiliyor; örneğin kırmızı üzümlerde şarabın rengini veren antosiyanin pigmentlerinde azalma veya bileşiminde değişimler görülebiliyor . Ayrıca yoğun güneş ışığı ve sıcaklık, tanelerin su kaybedip büzüşmesine yol açarak kabuklarını sertleştirebiliyor, bu da şarabın tanen yapısını ve aromatik ifadesini olumsuz etkiliyor . Kısacası, iklim değişikliği üzümün kimyasını değiştiriyor: Daha tatlı (şekerli) ama daha az asidik ve potansiyel olarak daha tekdüze aromalı üzümler, geleceğin şaraplarında alışageldiğimiz canlılık ve dengeyi bulmayı zorlaştırabilir.
Dünya çapında köklü şarap bölgeleri, iklim değişikliğinin ilk elden sonuçlarını yaşıyor. Örneğin Bordeaux’da bağbozumu tarihleri geçmişe kıyasla belirgin biçimde öne çekilmiş durumda; 1980’lere göre bugün hasat yaklaşık 2-3 hafta daha erken yapılıyor . Bu da üzümdeki bileşimi değiştirerek Bordeaux şaraplarının karakterini etkiliyor. Bordo’lu üreticiler, yıllardır alışık oldukları ılıman iklim düzeninin kaybolmaya başladığına dikkat çekiyorlar. Nitekim bölgede geleneksel üzüm çeşitleri mevcut iklim koşullarında zorlanmaya başlayınca, yetkililer çareyi yeni üzüm çeşitlerini bağlara dahil etmekte buldu. 2019’da Bordeaux bağları için Altı yeni üzüm çeşidine (örneğin Portekiz asıllı Touriga Nacional ve iklim dirençli bir hibrit olan Marselan gibi) izin verildi . Bu radikal hamle, Bordeaux Şarap Konseyi tarafından “iklim değişiminin etkilerine karşı on yılı aşkın araştırma sonucu geliştirilen yenilikçi bir önlem” olarak tanımlandı . Geleneksel şarap diyarlarında böylesine köklü değişikliklerin gündeme gelmesi, iklim kaynaklı baskının ne denli ciddi olduğunun altını çiziyor.
Akdeniz’in kadim bağları da benzer sınavlardan geçiyor. Toskana’da şarap üreticileri, son yıllarda olağanüstü sıcak yazlar ve mevsim dışı hava olayları nedeniyle üzümlerini alışıldığından erken toplamak zorunda kaldılar. Örneğin 2022 yazındaki şiddetli sıcak hava dalgası yüzünden Toskana’nın bazı bağlarında hasat normalden haftalar önce başlamıştır (yer yer Ağustos sonuna çekilerek) çünkü üzümler aşırı sıcakta hızla fazla olgunlaşıp asitlerini yitirebiliyor. İtalya genelinde de 2023 rekoltesi, ilkbahardaki mantar hastalıkları ve yaz kuraklıkları nedeniyle düşerek son yılların en düşük seviyelerine geriledi . Benzer şekilde İspanya’da şiddetli kuraklık 2023 bağ mahsulünü kadar düşürerek son 20 yılın en düşük üretimine sebep oldu . Bu rakamlar, Avrupa’nın geleneksel şarap merkezlerinde iklim kaynaklı verim kayıplarının yaşandığını gösteriyor.
Öte yandan, Kaliforniya Napa Vadisi gibi ünlü bölgelerde bambaşka bir tehdit baş gösteriyor: orman yangınları. 2020’de Napa’yı kasıp kavuran Glass Fire yangını, birçok bağı kül ederken, sağlam kalan üzümleri de dumana maruz bırakarak şaraplarda “duman isi” denen istenmeyen tatların oluşmasına yol açtı. Birçok üretici o yıl ürünlerini tamamen kaybetti veya şişelemekten vazgeçti. Artan sıcaklıklar ve kuraklıkla bağlantılı olarak yangın riskinin yükselmesi, Napa’dan Avustralya’ya kadar pek çok şarap bölgesini ortak kaygıda buluşturuyor. Nitekim 2023 yılı, rekor sıcaklıklar, büyük orman yangınları, dolu fırtınaları ve sıra dışı yağış olaylarıyla geçti; üzüm bağlarında don, dolu, mantar hastalığı gibi riskler “olağan” hale gelmeye başladı . Uluslararası Asma ve Şarap Örgütü (OIV) bu sıra dışı iklim koşullarını “yeni normal” olarak nitelendirerek, iklim anormalliklerinin şarap sektörü için en büyük sınavlardan biri olduğunu vurguluyor.
Tüm bu sinyaller, kadim şarap bölgelerinin alarm zilleri olarak görülebilir. Bordeaux gibi bölgeler bir yandan önlem alırken (örneğin geç budama, yaprak gölgelendirme, gece hasadı gibi uygulamaları devreye sokarak ), diğer yandan şarap üreten coğrafyanın haritası yavaş yavaş yeniden çiziliyor. Geleneksel “şarap kuşağı” kayarken, sektör yeni iklim gerçeklerine uyum sağlama telaşında.
İklim değişikliği, bazı bölgeler için tehdit oluştursa da daha kuzey (veya güney yarımkürede daha güney) enlemlerde bulunan, eskiden bağcılık için fazla serin sayılan yörelere fırsat kapıları aralıyor. Son yıllarda bunun en çarpıcı örneklerinden biri İngiltere oldu. Geleneksel olarak şarap denince akla gelmeyen İngiltere’nin güney yamaçları, ısınan iklim sayesinde bugün dünya çapında ses getiren şaraplar üretiyor. Ortalama sıcaklıkların artmasıyla İngiltere’nin özellikle köpüren şarap (sparkling) üretimi büyük bir ivme yakaladı. İngiliz bağcılık sektörü şu anda ülkenin en hızlı büyüyen tarım kolu konumunda; 2000 yılından bu yana üzüm bağı alanı dört katına çıktı ve bugün ülkede 900’den fazla üzüm bağı bulunuyor . Eskiden “yağmur tadında” diye alay konusu edilen İngiliz şarapları artık uluslararası yarışmalarda madalyalar kazanıyor. Öyle ki, dünyaca ünlü Fransız Champagne evleri bile iklim değişiminin Champagne bölgesini ısıtacağını öngörerek rotayı İngiltere’ye çevirdi: Taittinger ve Pommery gibi şampanya üreticileri İngiltere’de toprak satın alıp üzüm dikmeye başladılar . WineGB’nin verilerine göre Britanya, 2030 yılına kadar yılda 22 milyon şişe şarap üretmeyi hedefliyor; bu, 2022’de üretilen 12 milyon şişeye kıyasla büyük bir artış demek . İngiltere örneği, değişen iklim koşullarının kuzey enlemlerde bağcılığı nasıl mümkün kıldığını gözler önüne seriyor.
Benzer bir trend İskandinavya ve Kanada gibi serin iklimlerde de gözlemleniyor. Danimarka yaklaşık 20 yıl önce ilk ticari üzüm bağlarını kurduğunda bu durum bir merak konusu iken, bugün Danimarka’daki bağ sayısı 100’ü aşmış durumda ve son on yılda ikiye katlandı . İsveç’te 40’ın üzerinde, Norveç’te ise bir düzineye yakın bağ bulunuyor . Araştırmalar, önümüzdeki 50 yıl içinde İskandinavya’nın ikliminin Kuzey Fransa’ya benzer hale geleceğini öngörüyor . Şimdiden Danimarkalı ve İsveçli üreticiler, soğuğa dayanıklı ancak kaliteli şarap verebilen hibrit üzüm çeşitleri (örneğin Solaris beyazı, Rondo rozesi gibi) ile kendine özgü şaraplar üretmeye başladılar . Hatta Danimarka’nın kuzeyinde üretilen bazı köpüklü şaraplar uluslararası yarışmalarda ödül kazanarak, Champagne’ın ısınan iklimle kaybettiği asidite dengesini kuzeyin serin bağlarının yakalayabildiğini kanıtladı. Danimarka’nın en büyük bağı Dyrehøj’un kurucuları, “Champagne bölgesi ısınıp istenen şeker-asit dengesini sağlamakta zorlanırken, biz serin iklimimiz sayesinde yüksek asiditeli ve düşük şekerli mükemmel köpüklü şarap üzümleri yetiştiriyoruz” diyerek kuzeyin avantajını vurguluyor .
Kanada da yükselen şarap bölgeleri arasında dikkat çekiyor. Kanada’nın geleneksel üzüm bölgeleri olan Ontario (Niagara Yarımadası) ve Britanya Kolumbiyası (Okanagan Vadisi), geçmişte soğuk nedeniyle sınırlı çeşit yetiştirebilirken, artık daha sıcak yazlar sayesinde Pinot Noir gibi hassas üzümleri bile tam olgunluğa eriştirebilmeye başladılar . Kanada’nın doğusunda Nova Scotia gibi bölgelerde sonbahar olgunlaşma süresi uzadı; bu da kıtanın en karmaşık ve asidite dengesi yüksek köpüklü şaraplarından bazılarını ortaya çıkarıyor . Dahası, üzüm bağları Kanada’nın daha önce üzüm yetişmeyen kuzey ve doğu kesimlerine (New Brunswick, Prince Edward Adası, hatta Quebec’in iç bölgelerine) doğru yayılıyor . Bu gelişmeler, yarım yüzyıl önce bağcılık için elverişsiz sayılan kuzey iklimlerin, küresel ısınmanın etkisiyle bugün yeni birer şarap diyarı haline gelebildiğini gösteriyor. Özetle, üzüm haritası genişliyor – İngiltere’den İskandinavya’ya, Kanada’ya kadar serin topraklar ısınmayla birlikte üzüm tarımına göz kırpıyor. Bu da gelecekte klasik şarap coğrafyasının ciddi biçimde yeniden tanımlanacağına işaret ediyor.
İklim değişikliğine uyum sağlamak için üreticiler farklı üzüm çeşitlerine yönelme, hasat ve bağ bakım tekniklerini değiştirme gibi pek çok........





















Toi Staff
Sabine Sterk
Penny S. Tee
Gideon Levy
Waka Ikeda
Grant Arthur Gochin
Daniel Orenstein
Beth Kuhel