Ücretler ve enflasyon

Diğer

10 Eylül 2024

2024 yılı sonunda 2025 yılı için ücretler ve maaşlar nasıl, ne düzeyde belirlenecek? Şu yüksek enflasyon ortamında ne kadar artacak? Bu soru Türkiye’de çalışan ve emekli milyonlarca kişinin aklındadır. Elbette, firmaların ve iktidarın da aklındadır.

Konunun çok tartışması da yapılıyor. Bazı tartışmaların yanlış yönlendirme yaptığı görülüyor. Tartışmalarda asgari ücret ve emekli aylıkları yanında kaçınılmaz olarak enflasyon ve enflasyonu düşürme konusu da yer alıyor. Bu yazıda bu konuları ele alıyorum.

Ana akım (neoklasik diyelim) bir iktisat kitabına bakarsanız, bir sektörde veya bir piyasada ücretin, “herhangi bir malın fiyatı gibi”, emek arz ve talebi ile belirlendiğini yazar. Yani emeği sunan varlığın bir insan olduğu dikkate alınmaz.

Aslında bu bakış açısı bazılarının kadına ve kedi, köpek gibi diğer canlılara bakış açısı ile benzeşir. Üstelik, arz ve talebin belirlediği ücret, tam rekabetçi piyasada oluşur. Tam rekabetçi emek piyasasında şu özellikler vardır:

Küçük, rekabet eden birçok firma; aynı niteliklere sahip, aynı işi yapan birçok işçi; her konuda tam bilgi vardır. Piyasada emeğin arz talep dengesini sağlayan ücret aynı zamanda firmanın kârını ençok (maximum) yapar. İşçi ve firma bu ücreti değiştiremezler.

Kitabın sonlarına doğru bu varsayımların bazıları değişir. Örneğin;

1) Bazı piyasalarda istihdam sağlayan tek (monopson) veya çok az sayıda firma olabilir, rekabet yoktur; bu firma(lar) ücreti düşük tutabilir.

2) Eğitimle ve kurslarla daha becerili ve nitelikli emekçi grubu oluşur. Bunlar teknolojiye yakındır, verimliliği yükseltirler ve bu yükselme ölçüsünde daha yüksek ücret alabilirler.

3) Piyasada işçi ve işveren sendikalarının varlığı kabul edilir, tam rekabet yoktur. Ücret için toplu pazarlık yapılır. Tabii sendikalar varsa, kalmışsa.

Bir piyasadan tüm piyasaları kapsayan makroekonomi düzeyine geldiğimizde, sendikalar ve toplu pazarlık yine etkilidir. Sendikaların toplu pazarlığına iki özellik daha eklenir.

A) Özellikle tam istihdamın olmadığı koşullarda, ücretin açlık ve yoksulluk sınırları altına inmemesi için, hükümetler asgari ücret ilân eder. Asgari ücretin insanca yaşamaya; doyunmaya, giyinmeye ve barınmaya olanak vermesi beklenir.

Asgari ücret işsizliği yükseltir diyenler varsa da belli başlı ülkelerin tümü asgari ücret ilân ediyor. Zaten çalışmalarda asgari ücret işsizlik ilişkisi bulunmamıştır. Ücretin açlık ve yoksulluk sınırları altına inmesi sosyal ve toplumsal bir sorun anlamına da gelir ve istenmez.

Asgari ücret ilan etmenin bir başka nedeni de teknolojik gelişmelere uzak ve yeterli eğitimi olmayan niteliksiz emeğin ücretinin çok düşük kalmasını önlemektir. Özellikle bazı hizmet sektörlerinde bu tür emeğe sıkça raslanır.

B) İşçiler, kendileri veya sendikaları yoluyla, ücret talebinde bulunduğunda enflasyonla ilgili unsurları dikkate alırlar:

1). Enflasyon beklentisi bu bağlamda önemlidir, çünkü ücretler ve maaşlar bir süre değişmeyecek, sabit kalacaktır. İşçiler, satınalma gücünü düşürmemek için en az bekledikleri enflasyon kadar ücret artışı talep ederler.

2). İşçiler yakın geçmişte beklenmedik yüksek enflasyon yaşamışlar, enflasyon beklentilerini aşmış ise, satınalma güçleri azalmıştır. Bu, önceki dönem reel ücretin düştüğü anlamına gelir. İşçiler ücret talebinde bulunurken bu kayıplarının da telafi edilmesini isterler. Bu konularda bakınız DeLuca ve Van Zandweghe (Ağustos 2023).

3) Genel veya makro verimlilik artışının da ücretlere yansıtılması beklenir.

Türkiye’de asgari ücretin son yıllarda belirlenmesinde işçi kesiminin veya sendikaların çok belirleyici olduğunu söylemek zor. Tablo 1’de 2020 yılından bu yana baktığımızda, yalnızca 2023 yılında bir reel ücret artışı olduğunu görüyoruz.........

© T24