Rasyonellik ve enflasyonu düşürme maliyeti  

Diğer

13 Ağustos 2024

Yeni hükümet yaklaşık 15 ay önce kuruldu aynı günlerde “rasyonellik” ve “rasyonel zemine dönme zorunluluğu” çok konuşuldu. Bu kavramlar 2023, Haziran öncesinde uygulanan politikaların rasyonel olmadığını, haliyle başarısız olduğunu ifade etmek üzere kullanıldı.

Akla hemen şu soru geliyor: Son 15 aydır iktidar ve uyguladığı politikalar rasyonel midir? Bu yazının amacı, özellikle enflasyona karşı davranışları ve politikaları dikkate alarak bu soruya yanıt aramaktır. Vardığım sonuç şudur; hükümet genellikle rasyonel davranmıyor.

TÜİK zaten toplumu doğru ve yeterli bilgilendirme anlamında rasyonel değildir. TCMB de piyasa katılımcıları anketi enflasyon beklentilerini kullanarak rasyonel davranmıyor. Önce şu soru var; iktisatta rasyonellik ne demek?

Bu kavram, neoklasik iktisatta tüketici, üretici, siyasetçi ve hükümet gibi ekonomik birimlerin davranışlarını tanımlamakta kullanılır. Aslında bir varsayımdır.

Rasyonel tüketici, var olan tüm bilgileri kullanarak faydasını / refahını ençok (maksimum) yapmak üzere davranan kişidir. Rasyonel seçmen, kendisi gibi seçmenlerin faydasını / refahını ençok yapacak siyasi adaya veya partiye oy veren seçmendir.

Rasyonel üretici (firma), yine tüm teknik ve piyasa bilgilerini kullanarak kârını ençok yapmak üzere karar verir, davranır. Ancak, piyasada rekabet eksik ise, firma pazardaki payını ençok yapmak üzere davranır, fiyat ve üretimini buna göre belirler.

Rasyonel siyasetçi, var olan tüm bilgilerden yararlanarak seçimlerde oyunu ençok yapmaya çalışır. Siyasetçinin amacı iktidara geldiğinde de koltuğunu korumak ve en çok oyu almaktır.

Rasyonel devlet veya hükümet ise, öncelikle hukuka ve kurallara uyar. Aksi durumda ekonominin yasal çerçevesinde belirsizlik yaratmış olur. Hükümet bu anlamda kurallara, taahhüt ve sözleşmelere de uyar. 15 ay önce Hazine ve Maliye Bakanı Şimşek’in söylediği “kurala dayalı ve öngörülebilir bir Türkiye” sözü de bu bağlamda söylenmiş olmalıdır.

Rasyonel hükümetin bir başka önemli özelliği, ekonomik işleyişin ve kararların gerektirdiği bilgi akışını düzenli ve güvenilir biçimde sağlamasıdır. Aksi durumda tüketiciler, üreticiler ve de siyasetçiler rasyonel davranamaz. Bilgi çağında hükümetlerin bu görevi daha da önemlidir.

İktidarın rasyonelliği ile ilgili baştaki soruya gelmeden, rasyonellik ile ilgili birkaç noktayı belirteyim.

1). Rasyonellik, neoklasik (ortodoks da diyebiliriz) iktisadın en önde gelen, olmazsa olmaz bir varsayımıdır. İnsanların (ve kurumların) amacının faydayı, refahı, kârı, oyları ençoklaştırmak olduğunu, davranışların böyle oluştuğunu varsayar.

2). Heterodoks iktisatta bu varsayım olmayabilir. Eski Hazine ve Maliye Bakanı Nebati, dönemin politikalarını açıklarken, heterodoks iktisada sığınmıştı. Bakınız Uygur (4 Ekim 2022).

3). Ençoklaştırma işleminde etik kurallar ve meşruiyet dikkate alınmazsa ne olacak? Örneğin birey, gelirini kaçak işlerle ençoklaştırırsa ne olacak? Bu soru, varsayımın eksik olduğu eleştirsini getiriyor. Neoklasik iktisatta bu eksiği devletin / hükümetin kapatacağı öne sürülür.

4). Rasyonellikte bireysel çıkarlar için hesap ve ençoklaştırma yapılır, toplumun diğer bireyleri dikkate alınmaz. Birey ençoklaştırma yaparken diğer bireylere zarar verirse ne olacak? Burada neoklasik iktisat Adam Smith’in “görünmez el”ine (invisible hand) sığınır. Eğer böyle bir sonuç görülürse bireyler işbiriliği yapıp sorunu giderir.

5). Tüm bu eksikleri bir yana bırakalım; tüketiciler, üreticiler, siyasetçiler ve hükümetler rasyonel davranıyor mu? Veya davranabiliyor mu? Bu soruya yanıt vermek üzere “davranışsal iktisat” (behavioral economics) deneyler yapıyor.

6). Bu deneylerde birçok durumda ençoklaştırma ve dolayısıyla neoklasik rasyonellik varsayımının geçerli olmadığı görülüyor. Nedeni, bilgi eksikliği, duygusallık ve/veya önyargılarla alınan kararlar ve davranışlardır.

7). Karar verme sürecinde sınırlı bilgi ve sınırlı zaman varsa ne olacak? Bu durumlarda rasyonellik de sınırlanmış olur. (Bounded rationality.) Refah ve kârlardan önemli kayıplar olur, ancak tüketici ve üreticiler ellerindeki kadarıyla yetinirler.

Şimdi, yukarıdaki tanımlara dayanarak soruyu bir daha soralım. Türkiye’de iktidar / hükümet son 15 aydır rasyonel davranıyor mu?

Eğer rasyonel davranıyor ise, tüketici, üretici, siyasetçi gibi diğer ekomomik birimlerin de rasyonel davranmaları beklenir. Eğer iktidar rasyonel davranmıyorsa, alınan sonuçlar büyük olasılıkla istenen sonuçlar değildir.

1). İktidarın öncelikle hukuka, yasalara ve kurallara çok kez uymadığı anlaşılıyor. İktidar, Anayasa Mahkemesi, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ve yerel mahkemelerin........

© T24