Pazartesi Yazıları | Büyükadalı Lefter’in güvercin tedirginliği

Diğer

17 Kasım 2025

Lefter Küçükandonyanis

Bizim memleketi memleketin kendine rağmen sevmek zor zanaat.

Siz onu sevdikçe, o daha iyi olsun diye fikir ve icraat ürettikçe o sizden şüphe duymaya başlıyor.

Şüphenin sonunda sizi neyin beklediği, sevginizi dile ve eyleme dökmekte ne kadar ısrarcı olduğunuza göre değişiyor.

Çok ısrar eder, hele bir de sizin gibi düşünenlerle bir kalabalığa dönüşürseniz... Eyvah!

İşkencelerden geçebilir, linç edilmek istenebilir, hapislere düşebilir yahut bir sokak ortasında ayağınızda çıkarsız sevginize delalet bir çift tabanı delik ayakkabıyla sırtınızdan vurulabilirsiniz.

Netflix’te gösterime giren “Lefter: Bir Ordinaryüs Hikâyesi” filmini izlerken bunlar geçti aklımdan.

Cumhuriyet iki yaşındayken doğmuş, futbol kabiliyetiyle daha reşit olmadan tanınmış, yurt dışında forma giymiş, milli takımın ve bir büyük kulübün; Fenerbahçe’nin sembolüne dönüşmüş.

Bugün bile her çocuğun rüyasını süsleyebilecek bir hayat… Öyle değil mi?

Değil işte.

Hayatı sadece Rum olduğu için güvercin tedirginliğiyle geçmiş Lefter’in.

Üstelik ölümüne kadar buralı ve bu ülkenin ferdi olmakla gurur duyduğunu söylemesine rağmen. Üstelik, daha ne yapsın, milli formayla Yunanistan’a goller atmasına rağmen.

Burada “Rum tohumu”, suyun öte yanına geçtiğinde “Türk tohumu” olmaktan bir türlü kurtulamamış.

Neler yaşamış, gelin birlikte göz atalım.

Yıllardan 1942.

Lefter 17 yaşında. Taksimspor’da oynamaya ve futboluyla dikkat çekmeye başlamış.

Varlık Vergisi Kanunu çıkıyor. Öyle bir vergi ki hiçbir gayrimüslimin ödemeye gücü yetmiyor. Ermenilere yüzde 232, Yahudilere yüzde 179, Rumlara yüzde 156 vergi ödeme zorunluluğu getiriliyor.

Kaderin garip bir cilvesi, dönemin Başbakanı Şükrü Saracoğlu. Lefter’in en büyük aşkı Fenerbahçe’nin stadına ismini verecek Saracoğlu şu sözlerle savunuyor Varlık Vergisi’ni:

"Bu kanun aynı zamanda bir devrim kanunudur. Bize ekonomik bağımsızlığımızı kazandıracak bir fırsat karşısındayız. Piyasamıza egemen olan yabancıları böylece ortadan kaldırarak, Türk piyasasını Türklerin eline vereceğiz. …Biz Türküz, Türkçüyüz ve daima Türkçü kalacağız. Bizim için Türkçülük bir kan meselesi olduğu kadar ve laakal o kadar bir vicdan ve kültür meselesidir. (...) Biz ne sarayın ne sermayenin ne de sınıfların saltanatını istiyoruz. İstediğimiz sadece Türk milletinin hakimiyetidir."

Kanun çıkınca gayrimüslimlere ait evler, dükkanlar yok pahasına satılıyor. Kimini Müslüman Türkler alıyor, kimini devlet.

Lefter’in Büyükada’da yaşayan yakınları topluca Yunanistan’a göçmek zorunda kalıyor. Kanun Lefter’lerin evini vurmuyor çünkü vergilendirecek malları yok. Babası bir garip balıkçı. Hristo.

Lefter dayanamıyor tüm çocukluk arkadaşlarının adadan ayrılmasına, hayata küsüyor ve futbol kariyerinin en güzel zamanında hem de gönüllü olarak askere yazılıyor. Dört yıl Diyarbakır’da askerlik yapıyor. Şükür ki, Ordu Milli Takımı’yla top peşinde yine…

On üç sene sonrasındayız. Yıllardan 1955.

Eylül ayı başında bir haber dolaşıma sokuluyor: Selanik’te Atatürk’ün doğduğu ev bombalandı!

Bir anda karışıyor ortalık. Bir cadı avı başlıyor. İstanbul’daki 73 Rum Ortodoks kilisesi ateşe veriliyor. Beş binden fazla dükkân ve ev yağmalanıyor. Bir sinagog, iki manastır ve 26 azınlık okulu da yağmalananlar arasında.

1947 yılında CHP’nin hazırladığı Azınlık Raporu’nda şu ifade yer alıyor: "İstanbul'un fethinin 500. yılında İstanbul'da bir tek Rum olmazsa ne iyi olur."

Ve o gözü dönmüş kalabalıktan bir grup Büyükada’da Lefter’in evini hedef seçiyor. Lefter artık 30 yaşında. Şan şöhret sahibi, milli takım formasını giyen, evli ve çocuklu koca bir adam. Büyük Lefter yani.

Ellerinde taşlar, sopalar ve meşalelerle “Türkiye’yi gavura mezar etmek” üzere dalıyorlar Lefter’in bahçe kapısından içeriye. İki çocuğu ve eşini bodruma saklayan Lefter elinde avcı tüfeğiyle bekliyor kapının arkasında. İçeri girerlerse ateş edecek, ateş ederse linç daha da şiddetlenecek…

Giremiyorlar şükür ki. Kurtuluyor Lefter ve ailesi. Sonra asker ve polis çok ısrar ediyor, “Söyle kimdi gelenler” diyor. Gelenler tanıdık çünkü. Gelenler........

© T24