Pazartesi Yazıları | Ahlâki çöküş üzerine…
Diğer
22 Aralık 2025
Sanki bir lağım borusu patladı yahut sinsi bir iltihap saklandığı derinin altına sığmaz oldu ve memleketin türlü pisliği saçıldı ortaya.
Hayır, sadece grup seks partilerinden, uyuşturuculardan, çok gerilerde bıraktığı muhafazakâr-milliyetçi kimliğinin arkasına saklanarak hedonist dürtülerini sınırsızca yaşayanlardan bahsetmiyorum.
Whatsapp mesajları ve gizli tanık ifadelerinin üzerinde zevk ve huşu içinde tepinenler…
“Amacımız insanların özeline girmek değil ama…” diye başladığı konuşmalarında bir sonraki cümlede sabırsızlıkla haysiyet cellatlığına soyunanlar…
Düşeni canını alırcasına pataklamaktan kişisel haz duyan ergen ruhlu sosyal medya kalemşörleri…
Ve pek tabii ki, erkekliğini ancak gariban kızları çektikleri bal tuzağında boğarken hissedebilen iktidar sahibi iktidarsızlar…
Hep birlikte oluk oluk cerahat akıtıyorlar dört bir yandan.
Ne dersiniz? Bugün daha mı ahlâk yoksunuyuz düne kıyasla?
Yoksa o lağım, o cerahat içimizde bir yerlerde hep vardı da bugün burada patladı, yarın belki başka bir yerde patlayacak ve bu bizi dünden daha ahlâksız yahut dünü bugünden daha temiz kılmayacak… mı?
2023’te dünyanın en saygın bilim dergilerinden Nature’da yayımlanan bir makale bundan 70 yıl öncesiyle bugün arasında insanların ahlâki çöküş algısında bir değişiklik olmadığını söylüyordu.
Araştırmacılar 60 ülkede geriye dönük yüzlerce anketi taramışlar ve sonuçta ahlâki çöküş algısının ta 1949’da bile bugünkü kadar güçlü olduğu sonucuna varmışlardı.
Hatta ünlü Romalı tarihçi Titus Livius’un notları bu algının 2000 yıl önce de bugünkünden farklı olmadığını gösteriyordu.
Peki o zaman ne değişti? Ya da başka türlü sorarsak değişen bir şey var mı?
Sanki var. Tarihte hiçbir zaman bu kadar çok kanaate maruz kalmamıştık. Bugün artık her yerden üzerimize fikir/kanaat/yorum yağıyor.
Bir düşünün: En son ne zaman birinin bir konuya dair “Ben bilmediğim konularda yorum yapmaktan hazzetmiyorum” dediğine şahit oldunuz?
Memleketin karkas et ithalatını, kar yağışı miktarının karayolları üzerindeki etkisini, Türkiye’nin balistik füze teknolojisinde geldiği durumu ve çözüm sürecini aynı kafalar aynı ekranlarda anlatırken “Ben o konuda yorum yapmayayım” diyen birine rastlamazsınız elbette.
Hatta bilakis yorumladığınız kadar varsınız bugünün dünyasında.
Geçmiş zaman, birileriyle bir yerde oturuyoruz, yarı ünlü bir arkadaşım şimdi ne olduğunu hatırlayamadığım bir gündem başlığıyla ilgili “Sen ne yazacaksın” diye sordu birdenbire.
Anlam veremedim. Şimdiki gibi bir mecraya yazı filan da yazmıyorum o zamanlar… “Nasıl” diyebildim. “Hiçbir şey yazmayacak mısın” diye yinelendi soru. Kendimde bir gariplik arıyorum, bir yere mi yazacaktım acaba diye kendimi yokluyorum. Biraz toparlanınca “Nereye” lafı çıktı ağzımdan. Şaşırdı karşımdaki. “Twitter’a” dedi, “Bu konuyla ilgili hiçbir şey yazmayacak mısın?” Sonra hayıflandı kendi kendine: “Yazmadan olmaz. Tepkisiz kaldı derler” dedi.
Diyorlar da sahiden. Mesela bir çeyrek ünlü olarak........





















Toi Staff
Sabine Sterk
Penny S. Tee
Gideon Levy
Waka Ikeda
Grant Arthur Gochin
Daniel Orenstein
Beth Kuhel