Prof. Dr. Fuat Demirci menapozu, bilimsel gerçekleri ve sağlık sisteminde neden görünmez olduğunu anlattı

Diğer

T24 Haftalık Yazarı

27 Temmuz 2025

Prof. Dr. Fuat Demirci ve Ebru D. Dedeoğlu

Menopoz hakkında konuşmaya başladığımızda, aslında kendi bedenimize dair ne kadar az bilgiyle yaşadığımız gerçeğiyle karşılaşıyoruz. Melis Alphan’ın Menopoz Rehberi röportajına gelen yoğun ilgi ve onlarca soru, bu konunun hâlâ ne kadar bastırıldığını, eksik bırakıldığını ve sistematik biçimde göz ardı edildiğini açık biçimde ortaya koydu.

Bu ilgi hem kendi deneyimime hem de yanıtsız kalan temel sorulara daha yakından bakmamı gerektirdi. Menopoz tedavimi sürdüren ve cerrahi operasyonumu gerçekleştiren, bilgisine çok güvendiğim Prof. Dr. Fuat Demirci ile bu kez daha kapsamlı bir sohbet gerçekleştirdim. Konumuz yalnızca hormon eksiklikleri ya da yaşlanma belirtileri değildi. Kadınların sağlıkla yaş alma hakkının, mevcut sağlık sisteminde neden hâlâ görünmez olduğunu, hangi bilimsel gerçeklerin, neden görmezden gelindiğini konuştuk.

Bugün Türkiye’de bilimsel olarak en güvenli kabul edilen östrojen formları piyasada bulunmuyor. Testosteron eksikliği ise neredeyse hiç tartışılmıyor. Oysa kadın bedeni de testosteron üretir ve menopozla birlikte bu hormon neredeyse tamamen kaybolur. Buna rağmen FDA, hâlâ kadınlar için onaylı bir doz tanımlamıyor. Bu tıbbi değil, politik bir tercihtir.

- Hemen ilk sorudan başlamak istiyorum. Menopoz nedir? Türkiye’de ortalama kaç yaşında görülür ve bu yaş, coğrafi, genetik ya da yaşam tarzına göre değişir mi?

Menopoz, son âdet kanamasından sonra en az 12 ay boyunca âdet görülmemesi durumudur. Bu sürenin tamamlanmasıyla birlikte tanı konulabilir. Menopoz, yumurtalıkların yumurta ve hormon üretme işlevinin sona ermesidir. Bu dönemde östrojen, progesteron ve testosteron hormonlarının seviyelerinde ciddi bir düşüş yaşanır. Menopoz yaşı; coğrafi konum, etnik köken, yaşam tarzı ve beslenme alışkanlıklarına göre değişiklik gösterir. Genellikle 45 ile 55 yaş arasında görülür. Türkiye’de ortalama menopoz yaşı 46-48 arasındayken, Amerika Birleşik Devletleri’nde bu yaş 50’nin üzerindedir.

- Farkın nedeni coğrafi mi? Coğrafya kader diyebilir miyiz? :)

Ebru, menopoz yaşını etkileyen tek bir faktör yok. Beslenme alışkanlıkları, yaşanılan coğrafi bölge, etnik köken ve genel yaşam koşulları bu süreci etkileyen başlıca unsurlar arasında yer alır. Bu nedenle Türkiye’de menopozun daha erken yaşanması, bu faktörlerin bir araya gelmesiyle ilişkilendirilebilir.

- Erken menopoz nedir? Nasıl yaklaşmalı?

Erken menopoz 40 yaşın altında menopoza girilmesidir. Ama genellikle 48 yaş altında girmeyi de böyle değerlendiriyoruz. Önemi şu: Bu kadınlar hangi yaşta olursa olsunlar mutlaka menopoz yaşına kadar hormon kullanmalıdırlar. Yapılan çalışmalarda erken menopozun yaşamı kısalttığı saptanmıştır ve bu durumda mutlaka hormon kullanılmalıdır. Çünkü bu kadınlar diğer kadınlar gibi 48 yaşına kadar adet görmeye programlanmışlardır ve erken menopozda kullanılan hormonlar menopoz sonrası kullanılan hormonların dışında tutulmalıdır. Erken menopozda kadınlara âdet gördürecek şekilde hormon veriyoruz.

- Perimenopoz, menopoz ve postmenopoz dönemleri tıbbi olarak nasıl tanımlanıyor? Bu geçiş dönemleri vücutta ne gibi değişimlere yol açıyor?

Menopoz süreci aslında birkaç farklı evreden oluşuyor. Önce perimenopoz başlıyor. Bu dönem, menopozdan birkaç yıl önce ortaya çıkıyor. Âdetlerde düzensizlik başlıyor, bazen araları uzuyor, bazen yoğunluğu değişiyor. Vücut yavaş yavaş hormon üretimini azaltmaya başlıyor. Sıcak basmaları, gece terlemeleri, uykusuzluk gibi belirtiler genellikle bu evrede görülüyor. Menopoz, son âdet kanamasından sonra tam 12 ay boyunca hiç adet görülmediğinde tanımlanıyor. Artık yumurtalıklar östrojen, progesteron ve testosteron üretmeyi bırakıyor. Ardından gelen dönem ise postmenopoz. Yani artık hormonlar düşük seviyede sabitlenmiş durumda. Bu dönemde kemik erimesi, kalp hastalıkları gibi uzun vadeli riskler biraz daha ön plana çıkabiliyor.

- Peki menopoz belirtileri nelerdir?

Menopoz, esas olarak östrojen hormonunun azalmasıyla birlikte ortaya çıkan bir dizi belirtiyle kendini gösterir. Bunlar arasında en yaygın olanları; adet düzensizliği, sıcak basmaları, terleme, çarpıntı ve uyku problemleridir. Bunun dışında vücutta destek dokusunun azalmasına bağlı olarak ciltte sarkmalar ve kırışıklıklar artar, saç dökülmesi görülebilir. Metabolizma yavaşladığı için kilo alma eğilimi ve yağ oranında artış sık karşılaşılan durumlardır. Yorgunluk, sinirlilik, depresif ruh hali, kaygı bozuklukları ve zaman zaman “beyin sisi” diye adlandırdığımız konsantrasyon sorunları ve unutkanlık da bu sürece eşlik edebilir. Daha uzun vadede ise iki önemli risk ortaya çıkar: İlki kemiklerden kalsiyum kaybına bağlı gelişen osteoporoz, diğeri ise damar sertliğiyle birlikte artan hipertansiyon ve kalp-damar hastalıkları riskidir. Ayrıca bu dönemde vajinal kuruluk, cinsel ilişkide ağrı ve libido azalması gibi sorunlar da yaşanır.

- Menopoz tanısı için hormon testi şart mı? 35 yaşındaki hormon değerlerimizi bilmiyorken, bugün yapılan bir FSH veya östrojen testi ne kadar anlamlı olur?

Hormon testleri fikir verebilir ama menopoz tanısı koymak için mutlaka şart değildir. Asıl önemli olan, hastanın son adet tarihinden itibaren geçen süre ve bu süreçte yaşadığı belirtilerdir. Özellikle sıcak basmaları, uyku problemleri, âdet düzensizlikleri gibi şikayetler tanıda yol göstericidir. Yani klinik değerlendirme test sonuçlarından daha belirleyici olabilir.

- Hormon tedavisinden önce hangi incelemeleri yapıyorsunuz?

Hormon kullanmadan önce mutlaka jinekolojik muayene gerekli. Rahim ağzından smear alıyoruz. Rahmi ve yumurtalıkları değerlendiriyoruz. Hasta menopoza girmişse rahim içi kalınlık değerlendirilmelidir. Bu çok önemli. Kalınlaşma varsa düzensiz kanamaları varsa mutlaka rahim içinden biyopsi alınmalı. Ayrıca, mamografi ve meme ultrasonografisi ile memeleri değerlendiriliyoruz. Biyokimyasal tetkikler, karaciğer, böbrek fonksiyonları, kan lipid-kolesterol düzeylerini değerlendiriyoruz. Hormon alan kadınları altı ayda bir kontrole çağırıyoruz. Ayrıca hormon alan kadınların bir diğer avantajı da düzenli kontrol olmaları ve hastalıkların erken yakalanma olasılıklarıdır.

- Hormon replasman tedavisinde östrojen, progesteron ve bazen de testosteron kullanılıyor. Bu üç hormonun her biri ne işe yarar?

Menopoz döneminde esas olarak azalan hormon östrojendir. Yumurtalıkların iki temel görevi vardır: Hormon üretmek ve üreme sürecini yönetmek. Bu ikisi birbirine bağlı işlerdir; çünkü yumurtlama gerçekleştiğinde aynı zamanda hormon üretimi de olur. Kadınlık hormonu dediğimiz östrojen, vücuttaki birçok sistemi olumlu etkiler, kemik sağlığı, kalp-damar sistemi, cilt, beyin fonksiyonları, ruh hali gibi. Ama östrojenin rahim iç tabakası üzerinde kalınlaştırıcı bir etkisi vardır ve uzun süre tek başına kullanıldığında bu durum rahim içi (endometrium) kanseri riskini artırabilir. Bu yüzden tedavide mutlaka progesteronla birlikte verilmesi gerekir. Âdet döngüsünde önce östrojen seviyesi yükselir ve yumurtlama gerçekleşir. Ardından progesteron devreye girer ve yaklaşık 14 gün boyunca etkisini sürdürür. Progesteronun temel görevi, östrojenin rahim iç dokusunda yarattığı kalınlaşmayı dengeleyerek olası kanser riskini azaltmaktır. Testosteron ise genellikle erkeklik hormonu olarak bilinir ama kadınlarda da salgılanır. Kadınlardaki testosteronun yarıya yakını yumurtalıklardan üretilir. Libido, cinsel haz, uyarılma ve orgazm gibi konularda doğrudan etkisi vardır.........

© T24