Gulyabani İngilizcede

Diğer

09 Ağustos 2024

Geçen Haziran'ın sonlarıydı. CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Ankara'da düzenlediği Büyük Emekli Mitingi'nde yaptığı konuşmada, "IMF'nin hayaleti aramızda dolaşıyor, gulyabani. Mehmet Şimşek, al bu gulyabaniyi, Saray'a götür. Birazcık da zenginlerden alsın, zenginlerden istesin. Saray'a git. Git buradan," demişti. Tam o sırada, Ertem Eğilmez'in 1970'lerde çektiği "Süt Kardeşler" filmindeki Gulyabani'nin maketi miting meydanında dolaştırılıyordu. Politik hayatımızdaki hoyratlıklardan, çiğliklerden, hödüklüklerden uzak, eğlenceli, gülmeceli bir sahneydi. Gülerek izlemiş, eğlenmiştim.

O günün akşamı iddialı televizyon kanallarımızdan birinin daha da iddialı yorumcusu, haberi sunarken, Reşat Nuri'nin Gulyabani adlı romanından esinledildiğini söyleyiverdi. Oysa ilk kez 1913'te yayımlanan Gulyabani, Reşat Nuri Güntekin'in değil, Hüseyin Rahmi Gürpınar'ın pek ünlü romanıydı. Bunun bir anlık bir unutkanlık ya da dil sürçmesi olduğunu umuyorum. Ama sonradan bir düzeltme geldiğini de hatırlamıyorum. Yorumcunun lisedeki edebiyat öğretmeni, hayattaysa, herhalde acı acı gülmüştür.

Aynı günlerde, Hande Eagle'ın İngilizceye çevirdiği Ghoulyabânî elime geçmeseydi bu konuya hiç değinmeyecektim. O zaman, hızla irtifa kaybeden toplumumuzda, kendini aydın katında sanan kimilerinin son yüz yıllık edebiyatımızdan bile haberi olmadığını ve Hüseyin Rahmi'nin Gulyabani'sini böyle bir kültür ortamında İngilizceye aktarmanın bir "çeviri kahramanlığı" olduğunu fark ettim.

Hüseyin Rahmi Gürpınar, edebiyatımızın en kendine özgü yazarlarından biri. Bu kitabında da, devrinin İstanbul halkını tüm özellikleriyle yansıtmakla kalmamış, bilmeceleri, tekerlemeleri, mahalli sözcükleriyle dönemin dilini olanca renkliliğiyle kullanmış. Kuşkusuz, bu dilin günümüz Türkçesine göre eskide kalmış olması da cabası. Ama bence, Hande Eagle bu zorlukların üstesinden gelmeyi fazlasıyla başarmış.

Bir dönem Cumhuriyet gazetesindeki müzik yazılarını keyifle okuduğum, çeviri uğraşını yakından izlediğim Hande Eagle'ın "Gulyabani serüveni"ni onun ağzından dinlemek istedim.

- "Gulyabani'yi İngilizceye çevirmenin hiç de kolay olmadığını kestirebiliyorum. Ne gibi güçlüklerle karşılaştın? Bu güçlükleri aşarken ne gibi yollara başvurdun?"

Hüseyin Rahmi Gürpınar'ın 1913'te (1928'deki Harf Devrimi'nden önce) Osmanlıca kaleme aldığı ve Tercüman-ı Hakikat gazetesinde tefrika edilen Gulyabânî romanını, karakterini ve dilini koruyarak günümüz okuruna sunmak gerçekten de hiç kolay değildi. Evet, bilmeceler, tekerlemelerle dolu, günümüzde patavatsızca kabul edilebilecek "ırk ayırdı" içeren görüşler (örneğin "Arap" ya da "beyaz" gibi anlatımlar) aktaran bir romanı kara mizahını ve trajik öğelerini koruyarak, ne çok taze ne de çok demode bir üslup kullanmaksızın İngilizceye çevirmeye çalıştım. Gulyabânî'deki tekerlemeleri ve mânileri aslını koruyarak çevirdim. Çoğu zaman, hem esprileri hem de kafiyeleri İngilizce çeviride muhafaza edebildiğimi sanıyorum.

- Çeviri öncesinde kitabın yazıldığı dönemi, dönemin toplumsal değerlerini araştırman gerekti mi?

Evet, elbette. Fakat benim için aslolan, Gürpınar'ın eserine sadık bir çeviri sunmaktı. Onu günümüze uyarlamaktan kaçındım. Çeviri süreci sancılıydı, birçok konuda editörlerim (aynı zamanda Translation Attached yayınevinin kurucu ortakları olan) Nefise Kahraman, Yasemin Mangal ve Karolina Dejnicka'dan ayrı düştüğümü söyleyebilirim. Kitabın İngilizce başlığı dahil, son ana dek birbirimizi sorguladık. Ama iyi bir çevirinin temeli tam da bu şüpheci yaklaşıma dayanıyor. Ghoulyabânî'nin önsözünde bu konulara da yer verdim.

- Hüseyin Rahmi'nin romanları ve öyküleri 1960 sonrasında Mustafa Nihat Özön'ün de yer aldığı bir edebi kurulca sadeleştirilmiş. Bugün de Türkiye'de birçok yayınevince günümüz Türkçesine uyarlanarak yayımlanıyor. Bunu zorunlu bulanlar da var, doğru bulmayanlar da. Kuşkusuz, Türk dili son yüz yılda hızlı ve büyük bir değişim geçirdi. Ama sen, daha pek çok yazarımız için söz konusu olan sadeleştirme ya da........

© T24