Ezidi kamplarında gönüllü psikolog olarak çalıştı, ağıdı seramiğe taşıdı |
Diğer
20 Aralık 2025
Candan Yıldız (solda) ve Gülsüme Oğuz
Sanat iyileştirir mi?
Belki evet, belki hayır.
Ama iyiliği çoğaltmak iyileştirir.
Yüzü, kulağı, vicdanı etrafta olup bitene çevrili olanlar hatırlayacaktır. Orta Doğu’nun karanlık örgütü IŞİD’in tehcire zorladığı, katliamdan kurtulan Ezidiler Türkiye’ye geldi 2014 yılında. Diyarbakır, Mardin, Batman ve Şırnak'taki köylere, kamplara yerleştirildiler. İşte o dönemde kamplarda Ezidi kadın ve çocuklara psikolojik destek veren, onlarla 1 yıl birlikte yaşayan Gülsüme Oğuz; o dönemin ağıdını, biraz da iyileşmek için, feminist bir perspektifle çamura, seramiğe taşıdı.
“Psikolog olduğum için normalde insanlar bana öykülerini anlattıklarında kimseye anlatmayacağımdan emin olmak isterler. Ama Ezidiler anlatmaya başladıklarında 'Bunu başkalarına anlat' diyorlardı. Ve bu anlatma meselesi benim üzerimde hem bir miras hem bir yüktü. Ve bunu nasıl anlatacağımı bilmiyordum. Çünkü çok ağır hikayelerdi. Sözle anlatmayı denedim, boğazım düğümleniyordu.”
İnsan ruhuyla hemhâl olmuş bir insanın çamurla da hemhâl olması, ‘elini kirletmenin’ iyileştiriciliği olsa gerek. Öyle de olmuş Gülsüme Oğuz için. Hiç bilmediği bir alana, seramiğe dalmış, geceli gündüzlü mütevazı atölyesinde çalışmaya başlamış.
“Seramikle bir buçuk yıl önce tanıştığımda sanatın diliyle anlatabilirim dedim. Ezidilerin ‘Sen onların dilini biliyorsun’ dediği şey sanat olabilirdi. Çünkü o dilden herkes anlayabilirdi. Ezidilerin kaldığı kampta anlattıkları aklımdan çıkmadı. Öyküler yazdım ama yetmedi. Kaldıramıyordum. Bilincim kapanıyordu ve bayılıp kalıyordum. Hem kendim için o........© T24