menu_open
Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Kim korkar özerklikten!

15 14
29.12.2024

Diğer

Konuk Yazar

29 Aralık 2024

Geçenlerde Eurosport 1 kanalında bugün dünyanın bir numaralı tenisçisi olan Jannik Sinner’le ilgili bir program vardı. Tenise ilgi duymayanlar için söyleyeyim Sinner bir İtalyan vatandaşı, ama ana dili İtalyanca değil de Almanca. Hanspeter ve Siglinde’nin oğulları olarak 2001’de İtalya’nın kuzeyindeki Güney Tirol bölgesinde doğmuş. Belgeseli izlerken herkesin Almanca konuştuğunu, trafik tabelalarının da Almanca ve İtalyanca olduğunu fark edince üniter bir devlet olan İtalya’da bu çok dilli toplum yapısının nasıl oluştuğunu merak ettim.

Biraz çalışınca öğrendim ki meğer İtalya’da beş özerk bölge varmış:

1. Güney Tirol (Alto Adige) bölgesi I. Dünya Savaşı sonrası Avusturya'dan İtalya'ya geçmiş. Mussolini döneminde İtalyanlaştırma politikasına maruz kalmış. II. Dünya Savaşı sonrası 1946'da İtalya-Avusturya anlaşmasıyla (Gruber-De Gasperi Anlaşması) Almanca konuşan halka özerklik hakları tanınmış.

2. Valle d'Aosta (Aosta Vadisi) tarihsel olarak Fransız kültürü etkisinde olan bu bölgeye 1948'de Fransa’yla kültürel bağlarını koruması için özerklik verilmiş.

3. Sicilya’ya ise güçlü ayrılıkçı hareketleri dengelemek amacıyla 1946’da özerklik verilmiş.

4. Sardinya da ada kimliğinin korunması ve ekonomik gelişiminin desteklenmesi amacıyla 1948'de özerklik sahibi olmuş.

5. Friuli-Venezia Giulia’ya ise Sloven azınlığın haklarını korumak için 1963’te özerklik sağlanmış.

Şimdi de bizim Jannik Sinner’in memleketi Güney Tirol (İtalyanca: Alto Adige, Almanca: Südtirol) hakkında biraz ayrıntı verelim. Nüfusunun yaklaşık yüzde 70'i Almanca konuşuyor. Tüm resmi işlemler iki dilde yapılıyor. Sokak isimleri, trafik levhaları ve resmi tabelalar iki dilde yazılıyor. Kamu görevlilerinin iki dili de bilmesi gerekiyor (bakın bu çok önemli).

1. Dünya Savaşı sonrasında İtalya'da özerklik düşüncesinin hayat bulması büyük ölçüde Mussolini dönemindeki “uygulamalarla” ilgili. Biliyorsunuz Mussolini Ulusal Faşist Parti’nin (Partito Nazionale Fascista) lideri olarak 1922 sonunda iktidara geldi. Hemen ardından da ülkenin en büyük azınlığı olan Güney Tirol Almanları üzerinde bir İtalyanlaştırma (Italianizzazione) politikası uygulamaya başladı. “İtalyanlaştırma” çok kapsamlı ve sert bir politikaydı. Almanca yer isimlerin İtalyanca isimlerle değiştirilmesi, Almanca eğitimin yasaklanması, Alman öğretmenlerin meslekten çıkarılması, Almanca gazetelerin kapatılması, resmi dairelerde Almanca kullanımının yasaklanması… Hatta, biliyorum inanmayacaksınız ama mezar taşlarındaki Almanca yazıların silinmesi. Herşey ne kadar tanıdık geliyor değil mi?

Tabii bunlarla yetinilmemiş ve nüfus mühendisliği yöntemleriyle bölgeye yoğun bir İtalyan göçü teşvik edilmiş, bunu kolaylaştırmak için de Alman kökenli çiftçilerin toprakları istimlak edilmiş, ahalinin geleneksel Tirol kıyafetlerini giymesi yasaklanmış, Alman kültür dernekleri kapatılmış, hatta ve hatta Katolik kilisesinde Almanca ayinler bile kısıtlanmış... Alman kökenli ailelerin İtalyanca soyadları almaya zorlanması da işin cabası. Ama bunlarla yetinilmiş mi? Ne yazik ki hayır! 1939'da imzalanan Hitler-Mussolini anlaşmasıyla Güney Tirollülere ya İtalyan vatandaşı olup kültürlerinden vazgeçme ya da Almanya'ya göç etme seçeneği sunulmuş. Yaklaşık 86 bin kişi de Almanya'ya göç etmiş. “Ya İtalyan olmayı kabul et ya da ülkeyi terk et!” politikasını da bir yerlerden hatırlıyorum sanki.

Tabii bu İtalyanlaştırma politikası bölgede derin izler bırakmış ve II.........

© T24


Get it on Google Play