Sunucu Öykü Serter: ‘Aşkın Gücü’ en masum içeriklerden biri, toplumsal bir hizmet; kadını önceleyen bir bakış açımız var
Diğer
26 Aralık 2025
Öykü Serter
Herkesin bildiği adıyla Kısmetse Olur, yeni adıyla Aşkın Gücü, bu sezon ekranlara döndü. Program ilk kez bir dijital platformda, Prime Video’da yayınlanıyor ve platformun en çok izlenen işleri arasında, izleme listesinin bir numarasında oturuyor. Seyircisi sosyal medyayı editlerle, yorumlarla dolduruyor; kimi yaşanan aşklara dibine kadar inanıp bir dizi gibi fanı oluyor, kimi de programı bir eğlence, hatta komedi gibi izleyip işin makarasına bakıyor. Ama her iki türlü de Aşkın Gücü’nü bir izleyen bir daha ondan kopamıyor .
Bana sorarsanız bu bağımlılığın bir sebebi formatın dehasıysa, bir diğeri de programın sunucusu Öykü Serter’in varlığı. Öykü Serter, Biri Bizi Gözetliyor, İşte Benim Stilim gibi işlerle imzasını attığı reality şov alanının kraliçesi ve benim ekranda izlemeyi en sevdiğim sunuculardan biri. Zekası, dile hakimiyeti, konuları algılayış hızı ve basit bir an’ı “televizyon içeriği” haline getirebilmesindeki mahareti, Serter’i diğerlerinden ayırıyor. Seyircinin sesi olabilmeyi başarması, bir programı izlerken gözünüzden kaçabilecek yerleri paket edip önünüze bırakması, kimin hangi özelliği ile öne çıkabileceğini öngörüp no-name yarışmacıların birer televizyon personasına dönüşmesine alan açması da, onu bu işin ustası yapıyor.
Serter aynı zamanda toplumsal konularda konuşan, sesini, fikrini saklamayan biri. Bu sektörde otuz yılı aşkındır var ve kimselere müdana etmemesiyle tanınıyor. Bu özellikleri onun hayatını her zaman kolaylaştırmamış belli ki, ama içimden bir ses “başka türlüsünü yapamazdı” diyor.
Serter’le konuştuğumuzda RTÜK’ün “kadın onurunu zedeleyici içerik” iddiasıyla Aşkın Gücü’ne kestiği idari para ve katalogdan çıkarma cezası açıklanmamıştı. Ama biz zaten programın kadın yarışmacılara karşı tavrı üstüne uzun uzun konuşmuştuk. Program katalogdan çıkmış değil, yeni bölüm eklendi. Prime Video’ya iletilen resmi bir karar da henüz olmamış. Kısmetse Olur ve Aşkın Gücü’nü ilk sezondan beri izlemiş biri olarak bana sorarsanız, bu sezon ortada böyle bir cezaya sebep olacak bir durum da yok. Dahası ilişkiler de, bir televizyon programında olduklarının son derece bilincinde olan kadın yarışmacıların kontrolünde ilerliyor. Erkek yarışmacılar kendilerine göre bir dünya kurmaya ne kadar çabalasa da, yaptıkları toksiklikler kadın yarışmacılara ve bazen de seyirciye çarpıp geri dönüyor ve gereken tepkiyi görüyor (en azından benim izlediğim son bölüme kadar). Programdan bir feminist manifesto çıkmasını beklemiyorum elbette, ama bu cezayı da orantılı bulmadığımı söyleyeyim ve sizi Öykü Serter sohbetimizle baş başa bırakıp aradan çekileyim.
- Nasılsınız? Hayatınızın nasıl bir döneminde konuşuyoruz sizinle?
“Ben Ruhi Bey nasılım?” Edip Cansever’in destansı şiiri gibi kayboldum bu soruda. Uzun zamandır soran olmamıştı bu soruyu çok teşekkürler…Ansızın sorulunca fark ettim, hayatın acımasız seyelanında soluklanıp, ne birbirimize ne de kendimize bu soruyu sorup yanıt alacak arı, duru bir an’ımız da pek yok aslında. “Çokça kirlenmiş bir etrafta, üzerime çirkef sıçratmadan, korunaklı küçücük nefes alanlarımda, tasarruflu soluklar alıyor; muğlak iklimimin sonsuz olasılığında, şükürle direniyorum” diyeyim. Herkes gibi.
- Eski ismiyle Kısmetse Olur, yeni ismiyle Aşkın Gücü ile tekrar ekrandasınız. Program ilk defa dijital bir platformda, Prime Video ’da yayınlanıyor. İzlenme sıralamasında da bir numarada. Nasıl yorumluyorsunuz bu başarıyı?
Bu format yayınlandığı ilk TV döneminin ardından, yıllar sonra YouTube’da ilk dijital sınavını verdi. Çok nazar çeken ve imrenilen milyonluk izlenmelerimizle bu aşamayı başarıyla atlattık. Bu izlenme potansiyelinin ve sosyal medya etkileşim membaının çok doğru yönetilmesi gerekiyor; bunu da yıllara dayanan deneyim ve tecrübesiyle (Production House) yapım şirketimiz ve ekibimiz layıkıyla başardı. Bize yeni bir sınav gerekiyordu; “bir dijital platformda Aşkın Gücü nasıl olur?” dedik ve Prime Video ile yollarımız bu zorlu yolculukta kesişti. Çok şükür yine alnımızın akıyla bu sınavı da verdik ve onları da, bizi de mutlu eden, beklentilerimizin çok üstünde bir izlenme başarısı yakalayabildik. Canımız kısmetuslar bizi yine yalnız bırakmadılar. Onların varlığıyla, formata ve izleme alışkanlıklarına sadakatleri ve sevgileriyle şimdi de Prime Video’da birlikte büyüyoruz. Platformlarda reality şovlar çoğu zaman bir renk, bir lezzet olsun diye içeriklere iliştirilir, bu bizim sınavımız olduğu kadar Prime Video için de cesaret gerektiren bir adımdı, hüsranla sonuçlanabilirdi. Fakat, Aşkın Gücü yayınlandıktan iki hafta sonra, Türkiye listesinin zirvesine yerleşip lokomotif bir içerik olmayı başardı. Ekibimizle gurur duyuyorum, bu ekibin bir parçası olduğum için de çok şanslıyım. Mutluyuz; en iyi bildiğimiz işi yapabilmenin mutluluğu bu.
- Aşkın Gücü ile ilgili bir dosya için Haluk Şirin ile kısa bir röportaj yapmıştım. Bana programın “bir sosyal deney” olduğunu söylemişti. Buna katılır mısınız? Siz programı nasıl tanımlıyorsunuz?
Formatın sahibi ve yaratıcısı Haluk Şirin benim 25 yıllık dostum. Türk televizyonlarında yayınlanan ilk reality show BBG’den beri birlikte çalıştık. Bu birikim ve deneyimle uluslararası bir format haline gelen Aşkın Gücü’ne imza attı Haluk.
Hem çift hem de bireysel olarak var olunabilen absürt bir evreni var Aşkın Gücü’nün…Aşk için aşkını bulmak öncelikli hedef olsa da, izlenirlik ve etkileşim gücü, bireysel yıldızlaşmaya da imkan tanıyor. Aşkın Gücü evreninin her türlü karakter temsiline alan tanıması çok konuşulan yarışmacı profillerinin de görünür olmasına ve ün kazanmasına fırsat veriyor. “Aşkın Gücü’nün gücü neredendir?” diye sorsanız, Terentius’un meşhur sözü özet geçebilir: “İnsanım…ve insana dair hiçbir şey bana yabancı değildir.”
İzleyici profil çeşitliliğini sağlayan da, programın bu zenginliği. Kadın erkek ilişkileri, kadın ve erkek arkadaşlık dinamikleri, kadın kadına rekabet, kadın dayanışması, erkek dünyasının raconları, sosyoekonomik sınıf temsilleri, insani tüm duygular, ezcümle insana dair her şey bizim konumuzdur ve tüm bu yaşananlar zamanın ruhunun da izlerini taşır. Bugün izlediğiniz Aşkın Gücü ile üç sezon sonraki Aşkın Gücü arasındaki farklara bakınca; iletişim açısından tüm bu insani ilişkilerin evrimini de izleyebilirsiniz. Eğlencelik bir izlence belki ama sosyolojik yorumlamaya ve toplumsal analizlere imkan sağlayacak bir veriyi de gözlemleyebilirsiniz. Bu özelliğiyle evet Aşkın Gücü sosyal bir deney aslında…
- Kadın erkek ilişkileri dediniz, o konulara girelim yavaş yavaş o zaman. Sizin sunuculuğu üstlenmenizle programın kadın yarışmacılarına yaklaşımında bir takım değişiklikler oldu. Kadın yarışmacılara “kız” veya “gelin adayı” denmemesi ve toksik erkeklik performanslarının mümkün mertebe azalması gibi…Bu değişiklikler sizin kırmızı çizgilerinizden mi kaynaklandı?
İşte tam da az önce bahsettiğim nedenle değişim fark ediyorsunuz aslında. Çok da bana bağlanacak, “aman da ne biçim imzamı attım” diyecek bir durum yok ama kadın söz konusu olduğunda, toplumsal farkındalık oluşturmak adına hiçbir fırsatı kaçırmadığım da doğrudur. Ben bile beş dakika önceki ben değilim. Benim bu hikayeye etkim benliğim kadar. Ben de yaşayan bu evrenin bir parçasıyım. Sokakta, yanımda yöremde görsem müdahale edeceğim şekilde tepki veriyor; kadın gözüyle beklentilerimizi aktarıyor, tahammül edemediklerimizin altını çiziyorum. Bana yapılmasını istemediğim davranışların, bizim sorumluluğumuzda olan hiçbir kadına yapılmaması için farkında olmaya gayret ediyorum. Fakat bu tamamen refleks. Planlı programlı, didaktik eğitici bir kimlik inşası gayreti değil. Uyarılarım, görgüm, bilgim, eğitimim ve deneyimlerimle sınırlıdır. Hiçbir zaman bir kanaat önderi iddiam olamaz; olmadı da. Uyarılarım genellikle empatiyle gelen müdahaleler. Tabii, sonucunda mutlaka farkında olmadan eğitici unsurlara da hizmet ediyordur belki.
- Programın kadınlara karşı tutumunu nasıl tarif ediyorsunuz?
Kadını önceleyen, pozitif ayrımcı bir bakış açımız var ve aşılmaması gereken kalın kırmızı hatlarda uğraş veriyoruz hala. Nezaket, sadakat, saygı, şefkat, güvenilirlik, eril duruş gibi. Bizim torna kalın daha; ince ayarlara geçmeye çok yolumuz var.
- Programda artık evlenme şartı da aranmıyor. Sonunda kazanan çiftlerin evlenmesi beklenmiyor.
Evlilik de şartlara göre değişen sosyoekonomik durumla doğrudan bağlantılı bir akit ve bu ekonomik şartlarda bir yuva kurmak çok zor. Düşünün ki, şartlar “yarım düğün” diye taze bir trend çıkarmış; nikahı, düğünü, pastası iki saatlik sıkıştırılmış düğün........





















Toi Staff
Sabine Sterk
Penny S. Tee
Gideon Levy
Waka Ikeda
Grant Arthur Gochin