Gupse Özay: Gupi küçüklüğümün aynısı, çirkin ördek yavrusu gibiydim ve dizlerim hep yara bereydi

Diğer

31 Ekim 2025

Gupse Özay

Gupse Özay ilk animasyon işi Gupi ile karşımızda. Komik, eğlenceli, “kız çocuğu şöyle olur, böyle olmaz” diyen kalıplara dil çıkartan, apartman ve tablet istilasına inat sokaklarda koşturan bir çocuğunun maceralarını izliyoruz. Arkadaşların ve komşuların da geniş aileye dahil olduğu, ağaçlarla, hayvanlarla dostluk kurulan, biraz da nostaljik bir hikâye bu. Susam Sokağı günlerini hatırlatan…

İsminden ve tipinden de anlayacağınız gibi, Gupi, Gupse'nin çocukluğundan ilham almış. Gupse de sokakta oynayarak büyümüş, dizleri hep yara bere olan, eve girmeyen o çocuklardanmış. “Yapraklardan salata yapardık; çamurdan lahmacun... Hiçbir zaman ne giydiğimi önemsemedim. Nasıl daha hızlı koşarım, nasıl daha yükseğe tırmanırım gibi dertlerim vardı” diye anlatıyor o günleri.

Toplumsal cinsiyet kalıpları büyürken de ensesindeymiş, hepimizde olduğu gibi… Güzel olmanın bir mesai ve iş yükü olduğunu erken yaşta keşfetmiş. Kendi deyimiyle “çirkin ördek yavrusu” gibi geçen bir çocukluktan sonra, “süslenmeye” başladığını, ama o bakımlılık halini her an sürdürme baskısından bunaldığını anlatıyor. “Çirkin ve komik olun demek değil tabii ki bu, sadece güzelliğe yaslanıp, başka yetenekleri cebinizde saklayıp kurutmayın demek” deyip gülüyor.

Gupse Özay o geliştirdiği yeteneklerle sektörde bir otoriteye ve hareket alanına sahip, iş gücü sağlayan bir isme dönüştü. Türkiye’de kendi hikayesini yazan, canlandıran ve yöneten ilk kadın yaratıcı oldu. Ama bunu sorduğumda böbürlenerek anlatmıyor. “Şans oldu. Ama şöyle de anlaşılmasın; bu işten anlamıyor değilim. Üniversitede sinema okudum. Kısa film ve belgeseller çektim. Ama yine de kocaman bir sette hem oyunculuk yapıp hem yönetmenlik yapmak benim gibi mükemmeliyetçi biri için epey zordu” diyor. Gupi’yi hem Türkçe hem İngilizce seslendirmiş. Bundan bahsederken de aynı “aman yanlış anlaşılmasın” tonunda konuşuyor. “Sesim çok karakteristik ve nodüllerden dolayı çok farklı ses tonlarına gidebiliyorum. Över gibi değil de hani şansıma yelpazem geniş” diyor. Kendinden ziyade, üretkenliğine, emeğine değer biçilsin istiyor.

Gupi de bu üretkenliğinin son halkası. Hamileyken yazdığı ve kızı Jan Asya ile izlemek için hayaller kurduğu, “şimdiye kadar en zevk aldığım işim” dediği çizgi film, ilk sekiz bölümüyle Netflix’te yayında, bana sorarsanız Gupi’nin dünyasını büyütmek için planları da yolda.

- İlk animasyon işin Gupi yayına giriyor. Senin için yeni bir alan, yeni bir üretim. Nasıl hissediyorsun kendini?

Çok mutlu, heyecanlı, azıcık tedirgin ama genel olarak kıpır kıpır.. Dürüst olmak gerekirse benim şimdiye kadar en zevk aldığım işim Gupi. Ekipçe müthiş bir emek verdik. Çocuk kahkahası acayip bir şey. Duymak ve görmek hücrelerimize kadar işliyor. O yüzden bunun hayalini kurarken yaşadığımız heyecanımızı tarif edemem.

- Netflix bu projeyi ilk duyurduğunda yetişkinlere yönelik bir komedi-animasyon olacağını düşünmüştüm. Oysa sen çocuklar için bir işle çıktın karşımıza. Gupi fikri nasıl çıktı, nasıl gelişti? Neden çocuklara yönelik bir iş yapmak istedin?

Filmlerimde hatırı sayılacak bir çocuk hayran kitlesi oluştuğunu gördüm. Çocukların sokakta bana sarılmak istemesi, el sallamaları, beni tanımaları veya taklit etmeleri çok hoşuma gitti. İletişimim de iyiydi hep onlarla. Zaten bana hep “çocuk beyinli” derler. Bu duygularla çocuk kitapları yazmaya başladım. İmza günündeki keyfimi ve mutluluğumu anlatamam. Aslında animasyona giden yolda bir deneme idi bu. Sonrasında da kendi çocukluğuma benzeyen; kızımdan ilham aldığım hafif zıpır, cesur, matrak ve iyi yürekli bir karakter oluşturduk. Çünkü komedi yine bu işimde de başrolde olacaktı.

- Gupi, geleneksel toplumsal cinsiyet kalıplarına uymayan, “kız çocuğu şöyle davranır” “oğlan çocuğu böyle davranır” gibi eskimiş klişeleri takip etmeyen bir iş. Gupi de canı istediği gibi giyinen, canı istediği gibi koşup oynayan bir kız çocuğu. Karakteri böyle yazmak senin için neden önemliydi?

Ben sokakta oynayarak büyüdüm. Yani o yanakları al al olmuş terli terli su içen çocuklardanım. Sabahtan akşama kadar sokakta arkadaşlarımızla müthiş oyunlar oynardık. Saklambaç, arkamdaki yeşil kaplumbağa gibi. Yapraklardan salata yapardık; çamurdan lahmacun.. Dizlerim de hep yara bereydi. Hiçbir zaman ne giydiğimi önemsemedim. “Buraya oturursam kirlenir oturmayayım” diye hiç düşünmedim. Nasıl daha hızlı koşarım, nasıl daha yükseğe tırmanırım gibi dertlerim vardı. Gupi karakteri de küçüklüğümün aynısı olduğu için bildiğim yerden, bildiğim bir kız çocuğunu konuşturmak istedim. Çocukken hayal gücümüzün çok yüksek olması zaten herhangi bir kalıpta olmayışımızdan. Ya da bilgiler, kurallar, baskıların etkisine daha tam girmeyişimizden. Yani ben dayımın düğününde kendimin üç katı büyüklüğünde tütülü bir elbise giyerken; sokakta oynarken abimin Metallica t-shirtünü giyebiliyordum. Bu özgürlük her kapıyı açıyor bence.

- Gupi bir apartman çocuğu. Ama tabletten başka eğlence bilmeyen yaşıtlarının aksine kendini eve hapsetmeyen,........

© T24