Dünyada küresel ara buzul dönemi: Eski düzen çökerken Türkiye'yi hangi riskler ve fırsatlar bekliyor?

Diğer

15 Aralık 2025

Son haftalarda küresel gidişata dair yapılan iki kritik analiz, yeni bir zihin haritası, yeni bir ideolojik çerçeve sundu. İlki, Amerikalı bilim insanı John Mearsheimer’ın bir YouTube yayınında dillendirdiği küresel analiz, ikincisi ise ABD’nin 2025 Ulusal Güvenlik Stratejisi Belgesi (NSS). 

Ben, uzun süredir gidişatı “Küresel Ara Buzul Dönem” olarak adlandırıyorum. Gezegenin ritim değişikliği, teknolojik sıçrama ve toplumsal değişimler gibi üç devasa dalga nedeniyle insanlığın sahip olduğu ekonomik, jeopolitik, siyasal, hukuksal, toplumsal, teknolojik tüm sistemler krizde. Böylesi bir krizler yumağı çağ değişimine işaret ediyor; insanlık sanayi toplumundan bilgi toplumuna evriliyor. Ancak geleceğe dair bir hikayenin, ortak ütopyanın olmayışı, toplumların değişim korkusu ile değişime ayak uydurma zorunluluğu arasında bocalayışına yol açtı. Bu kaygı iklimi, popülist siyasi hareketler tarafından manipüle edildi. Krizler yumağının ürettiği endişe popülist, şoven siyasi hareketlerce korku politikalarına çevrildi. 

Bir yandan çözüm için hala “devlet” dediğimiz aygıttan başka bir imkan, küresel meselelere karşı da güçlü ve etkin küresel kurumlar olamadığını deneyimledik. Popülist hareketler yükselirken küreselleşmeyle zayıfladığı varsayılan ulusal devletler yeniden sahne aldı. 

“Küresel ara buzul dönemin” yarattığı karmaşanın somut bir sonucu olarak artan küresel adaletsizlikler, siyasi, ekonomik ve ahlaki sıkışmışlık popülist ve şoven iktidarlara, onlar da ulus devletlere güç verdi. Giderek tüm dünyada bir yandan ahlakçı ve güvenlikçi perspektifle oluşturulan politika setleri diğer yandan küresel yeniden bölüşüm kavgası gündeme geldi. 

Ekonomik büyüme ve refah talebinin karşılanamaması nedeniyle artan gelir adaletsizliği ve buna bağlı ortaya çıkan devletler arası çıkar çatışmaları arttı. Popülist ve şoven liderlerin yükselişi bu kavgayı hızlandırırken kapsamını da genişletti. 

Bugün Ukrayna’daki savaş, Gazze’de yaşanan insanlık kıyımı, ABD-Çin hattında büyüyen teknoloji savaşı, Avrupa’da yükselen aşırı sağ, göç korkuları, enerji krizleri… Bunların hiçbiri tek başına bir “ekonomik kriz”, bir “siyasi kriz” ya da bir “kültür çatışması” değil,  hepsi aynı krizler yumağının farklı rüzgarları.

Son üç yıldır krizler yumağının semptomlarının sıklaştığı, yaygınlaştığı, derinleştiği bir süreç yaşıyoruz. Şimdi küresel ara buzul dönemde yeni bir evreye geçiyor olduğumuz anlaşılıyor. Belki de küresel buzul dönem artık “ara” değil, “yeni bir karanlık çağa” dönüşüyor. Yazının başında sözünü ettiğim ABD Ulusal Güvenlik Stratejisi Belgesi ve John Mearsheimer’ın söyleşisi işte bu yeni evrenin ideolojik çerçevesini sunuyorlar.  

Analizlerden öğrendiğimiz kadarıyla ABD’nin 2025 Ulusal Güvenlik Stratejisi Belgesi, ABD’nin dış ve güvenlik politikasını “Önce Amerika” ekseninde yeniden tanımlayan, egemenlik, güç siyaseti, ekonomik milliyetçilik ve askeri caydırıcılık odaklı bir strateji sunuyor. 

Temel hedef olarak ABD’nin askeri, ekonomik, teknolojik ve kültürel üstünlüğünü yeniden inşa etmek hedefleniyor. Daha önemlisi küresel düzeni ulus-devlet merkezli olarak yeniden yapılandırmaktan söz ediliyor. Askeri olarak ABD üzerindeki müttefiklerin güvenlik yükünü azaltmak, yani NATO ve Avrupa’ya başka bir perspektiften bakmak hedefleniyor.  

Bu Ulusal Güvenlik Stratejisi net biçimde, liberal küresel düzeni reddeden, ekonomik milliyetçiliği güvenlikle birleştiren, Çin merkezli büyük güç rekabetini esas alan, ABD’yi yeniden sert güç merkezine oturtmayı hedefliyor. 

Bu yeni ideolojik çerçeve bir yandan aşırı sert güç odaklı yaklaşımı nedeniyle diplomatik alanı daraltıyor, bir yandan da göç, kültür ve ideoloji konularında yüksek kutuplaştırıcı dil içeriyor. İklim krizleri, güvenlik, adalet meseleleri yokmuş gibi davranıyor. Bunların........

© T24