Seçimler bitti, Bakü'yle İsrail sendromu da bitmeli

Diğer

10 Nisan 2024

Önce başlıktaki İsrail sendromu ifadesi ile ne anlatmak istediğimi açıklayayım.

Azerbaycan bağımsızlığını kazandıktan sonra, doğal olarak Türkiye bir millet iki devlet sloganı altında Bakü'ye çok yardımcı oldu.

İlişkilerin ilk 20 yılına genellikle Türkiye'nin abilik yaptığı bir abi-kardeş hiyerarşisi hakim oldu.

Ta ki 2009 Ermenistan'la normalleşme protokolleri imzalanana kadar. Petrol ve doğal gaz gelirleriyle ekonomisi güçlenen Azerbaycan, Ankara-Erivan arasında bir daha benzer bir süreç yaşanmaması için "ekonomi diplomasisini" yumuşak güç leviyesinin de yardımıyla devreye soktu.

Enerji alanından, basın sektörüne, Türkiye'ye büyük yatırımlar yapıldı. Etki ajanları boyutu da ihmal edilmedi.

Türkiye'nin ekonomisi, AK Parti'nin de iktidarı zora girdikçe, boynuz kulağı geçer deyiminin ötesine geçecek bir şekilde, ilişki hiyerarşisi tersine döndü. 2020'de Türkiye'nin askeri, İsrail'in de teknolojik desteğiyle Dağlık Karabağ'ı geri alan Bakü, bölgenin yeniden inşasını Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a yakın şirketlere vermeyi ihmal etmedi.

Geçen seneki seçimlerin birinci turunun ardından, geçtiğimiz günlerde, içinde futbol ve voleybol sahası bulunan 1 milyon doları aşkın arazisiyle güdeme gelen Sinan Oğan'ın Azerbaycan liderinden aldığı bir telefonla, tercihini Cumhur İttifakı'ndan yana kullandığı yönündeki haberleri bir yana bırakalım. 2023 genel seçimlerinde Azeri milletvekillerinin ve sanatçıların Doğu illerinde kampanya yaptığı haberleri de basında pek yer almadı.

Zaten Azerbaycan lideri İlham Aliyev, Erdoğan'ı desteklediğini saklamadı bile.

Ancak iktidara bu desteğin, Türkiye'ye jeopolitik bir maliyeti var.

Açıklayayım.

Türkiye Ermenistan'la sınırları Dağlık Karabağ nedeniyle kapattı. Ve her vesileyle, Ankara - Erivan normalleşmesinin Bakü-Erivan normalleşmesiyle paralel yürüyeceğini söyledi.

Hatta Dağlık Karabağ savaşından sonra, Ermenistan lideri Nikol Paşinyan savaş kaybetmiş bir lider olsa da, Ankara'nın uzattığı zeytin dalını kabul etti ve normalleşme süreci başlatıldı. Paşinyan bir anlamda halkına, "Dağlık Karabağ zaten bizim değildi. Dağlık Karabağ'ı kaybettik ama karşılığında Ankara ile normalleşme sayesinde refahımızı arttıracağız" mesajı vermeye çalıştı.

Dağlık Karabağ Azerbaycan'a geri dönmüş olmasına, yani sınırların kapatılmasının gerekçesi ortadan kalkmış olmasına karşın Ankara ne yaptı? Sınırların bırakın karşılıklı olarak açılmasını, üçüncü ülke vatandaşlarına açılması için bile adım atamıyor. Ve artık süreçlerin paralel yürümesi politikası terk edildi. Ankara, Erivan'a, önce Bakü ile anlaş, sonra biz adım atarız diyor.

Neden? Çünkü bu pozisyonu, Ankara'nın tercihi olmasa da, Bakü dayatıyor.

İsrail sendromu burada başlıyor. Tıpkı ABD - İsrail ilişkisinde olduğu gibi; küçük kardeş büyük abiyi dinlemiyor. Büyük abi, iç politik zorluklar nedeniyle küçük kardeşe karşı çıkamıyor. İsrail'in ABD politikasını esir alması gibi, Bakü de Ankara'nın Kafkas politikasını esir almış durumda.

Biliyorum ki, Ankara'daki devlet aklı, Ermenistan'ı Rusya'dan uzaklaştırmaya çalışan, Dağlık Karabağlı radikal siyasi çetenin belini büküp, barış için risk alan Paşinyan'ın bölge barışı için şans olduğunu düşünüyor.

Sınırları bile Rus askeri tarafından korunan, Rusya etkisinin hâlâ........

© T24