“Türk elçiyle Türkçe konuşmazsam başımı kessinler”

Diğer

08 Temmuz 2024

Mesud Pezeşkiyan’ın Sağlık Bakanı olduğu dönemde, Türkiye’nin Tahran büyükelçisi bazı konuları görüşmek üzere kendisini ziyaret eder. Makamdaki görüşmenin başını İran basını da izlemektedir.

Pezeşkiyan’la Büyükelçi Bozkurt Aran’ın Türkçe konuşması uzayınca, İran basını haberin televizyonda yayınlanacağını hatırlatarak, bakandan Farsça da konuşmasını ister. Pezeşkiyan basına döner ve “Türk büyükelçi ile Türkçe konuşmazsam başımı kessinler” der.

Reformcu kimliğiyle cumhurbaşkanlığı seçimlerini kazanan Azeri Türkü Pezeşkiyan’ın göreve gelmesi, Türk-İran ilişkilerinde görece bir avantaj yaratabilirse de bu avantajı büyütmemek gerekiyor. Zira her şeyden önce özellikle dış politikadaki kritik konularda ipler dini rehberin elinde.

Bir konunun altını çizmekte yarar var. Yukarıdaki anekdotu bana aktaran emekli büyükelçi Bozkurt Aran, Ankara’nın, en mütevazi tahminle nüfusun yüzde 30’unu oluşturan Azeri Türklerine dönük hiçbir zaman özel bir politika izlemediğini, diğer bir deyişle onları Türkiye’nin çıkarlarına dönük stratejilere alet etmediğini söyledi. “Zaten bu nedenle de İran’la aramızda güven tesis edilmiş oldu” dedi Aran. İran’daki Türklerin Türkiye sempatisinin ise Ankara’nın onlara dönük politikalarından değil, Türk dizilerini izlemekten geldiğini de vurguladı.

Dini lider Ali Hamaney’in siyasetteki ağırlığı nedeniyle Pezeşkiyan’ın seçimi, dünya basınında da ihtiyatlı bir iyimserlikle karşılandı. Ancak yine de ikinci turdaki rakibi katı muhafazakâr Said Celili’ye göre İran’ın siyasetinde bazı farklılıklar görmek mümkün olabilir.

Ancak Pezeşkiyan Türk-İran ilişkilerinin çok da parlak seyretmediği bir dönemde göreve geliyor.

İki ülke arasındaki en büyük rekabet alanlarından biri Irak. ABD’nin Irak’taki başarısız politikasının istenmeyen bir sonucu İran’ın bu ülkede nüfuzunu arttırması oldu. Bu yılın başında Washington ile Bağdat, Amerikan askerlerinin çekilme sürecini müzakere etmeye başladılar. Bölgedeki tüm ülkeler bu çıkışa dönük olarak pozisyon almaya çalışıyor.

Tahran’ın Şiiler aracılığıyla Bağdat’ta ipleri elinde tutmak istemesi, diğer etnik ve dini grupların dışlanması Ankara açısından Irak’taki istikrarsızlığın en önemli nedenlerinden birini oluşturuyor. Tahran, Türkiye’nin Irak’a dönük siyasetine set çekmek için de ülkedeki PKK varlığından yararlanmaya çalışıyor. Kuzey Irak’taki Kürt fraksiyonların kendi aralarındaki rekabette, İran’ın Kürdistan Yurtseverler Birliği’ni desteklediğini not düşelim. İsrail, Suriye’deki her İran varlığını hedef aldığında, İran da Kuzey Irak’taki Barzani fraksiyonunu hedef alıyor diye de hatırlatayım.

İran, Türkiye açısından en can yakıcı mesele olan Suriye’de de önemli bir aktör. İran ülkeye yolladığı militanlar ve askeri destekle Beşar Esad’ın sivil savaştan yenik çıkmamasında önemli rol oynadı. Tahran’ın bir dönem dört başkentte (Tahran, Bağdat, Şam, Beyrut) iktidarız diye böbürlendiğini unutmamak gerek.

Bu arada, Rusya’nın arabuluculuğu ile Türkiye-Suriye arasında başlayan görüşmelere İran’ın da dahil olduğunu hatırlatayım. Adına Astana süreci denen dörtlü formattaki görüşme sürecinden Şam’ın maksimalist tutumu nedeniyle şimdiye kadar somut bir sonuç alınamadı. Ancak son dönemde Ankara’nın da Şam’ın da söylemini yumuşattığı gözleniyor.

Tahran, Ankara- Şam normalleşmesinin kendi çıkarları aleyhine olacağını düşünebilir. Yine de Pezeşkiyan yönetiminin, süreci torpillemektense daha nötr kalması fazla iyimser bir beklenti mi olur zaman gösterecek.

BBC........

© T24