menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Erken Kış, hiç gelmeyen bahar

19 0
14.12.2025

Diğer

T24 Haftalık Yazarı

14 Aralık 2025

Özcan Alper’in filminin açılış sahnesi, taşıyıcı annelerin metalaştığının göstergesi. Hücreye benzeyen boş ve gri odadaki taşıyıcı anne adaylarına soğuk bir sesin, “sıradaki…soyun” dediğini duyarız. Sayılara indirgenmiş Gürcü kadınlar sanki birer mahkum. Çıplak fotoğrafları çekilirken fiziksel ve ruhsal olarak üşüyen kadınlara kış erken gelmiş.

“Taşıyıcı anne” terimi, bir kadını işlevine indirger. Sanki taşınan, başka bir kadının embriyosu değil de eşya. Nakliye hizmeti verdiği düşünülen kadınların değeri, sağlıkları ve doğurganlıkları ile ölçülür. Kapitalist düzende rahim bile kiralık.

Gürcü Lia Yanovski (Leyla Tanlar), Rusya-Ukrayna savaşından kaçmak için Türkiye’ye gelmiş. Çocuğu olmayan Handan’ın ve Ferhat’ın umudu olmuş. Hayallerin, bebeklerin, bedenlerin satıldığı düzende herkesin dileği polise yakalanmadan yeni bir hayat kurmak.

Fakat kış da tutsaklık da baki. Taşıyıcı anneliğin yasak olduğu Türkiye, Lia’ya özgürlük vadetmez. Handan ve Ferhat’ın bebeğini doğurduktan sonra anlaşma bitmez. Lia, doktorun tavsiyesiyle Ada’yı emzirirken doğumda kesilen kordon bağı adeta yeniden örülür. Çiftin evinden altı ay boyunca çıkamadan hapis hayatı yaşar. Savaştan kaçan Lia, ona kızını bırakmamasını söyleyen vicdanıyla daimi savaştadır.

Ferhat (Timuçin Esen) da Lia gibi tutsak. Genç yaşta aşkla evlenmiş olsa da ilişkide ne sevgi ne huzur kalmış. Ayrı dünyalarda yaşayan çiftin buluşma noktası Ada. Bebeğin ismi de çiftin başka bir coğrafyaya kaçma hayalinin sembolüdür. Ada sorunları örtmek yerine karı koca arasındaki anlaşmazlıkları gün ışığına çıkarır.

Genetik bağ, anne sevgisi için ön koşul mu? Donör ve taşıyıcı Lia da bebeği........

© T24