menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Topluma sosyolojik bakmak: Müge Anlı sizi neden rahatsız ediyor?

23 6
26.01.2025

Diğer

T24 Haftalık Yazarı

26 Ocak 2025

“Türkiye hasta! Ahlaken hasta, düşünce olarak hasta, eylem olarak hasta! Gerçekten hasta!”
-Aziz Nesin

Türk televizyonlarında uzun yıllardır yayınlanan gündüz kuşağı programlarından biri olan “Müge Anlı ile Tatlı Sert” adlı program toplumsal olayları gündeme taşıma açısından yıllar içinde geniş bir kitleye sahip oldu. Hakeza mağdurlar kadar failleri de ekranlara kilitlemeyi başardı, oysa bu başarı, toplumun bireylerden beklediği, ama hiçbir yönüyle toplumu ilgilendirmeyen kişisel bir başarı. İnsanın yaptığı işi ciddiye alması, onunla ilgili kariyerine odaklanmasının bir sonucu, doğal olarak… Topluma faydalı olma kısmı da elbette kişilerin işlerini kurallar ve prensipler dairesinde nasıl yaptığına bağlı. Benzer programların sunucularında da bu başarıyı elde etme hırsını görünce ne düşünüyoruz peki? Rekabet, öne çıkmak için atılmış her adımda toplumun bu durumlar karşısında nasıl şekil alacağından çok toplumda infialler yaratacak ki böylece yayıncılık tarihine adını yazdırmak isteyen “insan profilleri” görüyoruz. Programın özellikle cinayetler, kaybolan kişiler, dolandırıcılık, kayıp çocuklar, istismar ve çeşitleri, aile içi çatışmalar ve akıl almaz din eksenli olaylar gibi toplumsal konuları ele alması, izleyicileri hem duygusal hem de travmatik olarak toplumsal açıdan tetikleyerek etkilemekte. Bu etki bir kesimi duyarsızlaştırmaktayken, bir kesimin de topluma ve kurumlara olan güven duygusunu ortadan kaldırmış durumda ve bir kesim var ki bu programlardan hem şikâyetçi hem de bu programların müdavimi. Çünkü ister iktisadi, ister sosyal hiçbir arz talepsiz kalmaz.

Her ne kadar çok yanlış bir biçimde bu ve benzeri programlar “talk show” gibi algılanıp “aile terapisi” gibi kabul görse de aksine etik dairedeki yeri daima tartışmaya açık olmakla birlikte yalnızca toplumun parçalara ayrılmış sosyolojik ve kriminolojik yanlarını ortaya koymakta. “Talk show” algısını yaratan programların yayın süresince ve sonrasında da ağlanacak haline toplumun güldüren taraflarının da olması, yanı sıra bu tür programlarda ekranlara yansıyan birçok kişinin suçlu ya da mağdur fark etmeksizin anlaşılmaz bir biçimde sosyal fenomenlere dönüşmesinde de bu programlardan, bu programların yapısından ve bu programların yapılmasından ziyade toplumsal kabullerin ve değerlerin gerçekte nasıl işlediğini ve nelere bağlı geliştiğini de görüyoruz. Birçok problemle birlikte herkesin kendisinden daha güçlü kişilerle karşılaştığı anlarda açıklığa kavuşturulamamış olayları da göz önüne sererken, neden çözülemediğine dair muğlâk noktaları da görünür kılmakta. Yani toplumda her sorunun neden çözüm bulamayacağı konusunda da toplum bu programlara baka baka fikirler ediniyor. Sonuçta sadece programcı olan birinden de adaletin topyekûn ve kusursuz sağlamasını beklemek de doğru değil. Zaten bu mümkün de değil. Karşımızdaki kişiler hâkim değil, savcı değil. Sadece tv programı yapan gazeteciler, televizyon programcıları. Aslında bu programlarla gördüğümüz şey bu toplumun suç haritası. Bu harita, bu programları izleyenlerin bilinç düzeylerini ortaya koyarken, onların suç ve suçlu ile neden ilgilendiklerinin nedenlerini ortaya koyarken, elbette bütün bunların toplumsal örüntülerini de erdemler, ahlaki yapı, kültür temellerini içererek ortaya koyuyor.

Müge Anlı’nın sunduğu bu program, Türkiye’deki aile yapısının, toplumsal ilişkilerin, aile içi-aile ve toplum arasındaki iletişim biçiminin ve sosyal sorunların sosyolojik bir yansıması sadece. Buzdağının bunca şeye rağmen hâlâ görünmeyen tarafları........

© T24


Get it on Google Play